Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin, tebrik ve teşekkür ziyaretinde bulunduğu Bayburt Belediyesi’nde yapmış oldukları konuşma. 14 Eylül 2019
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet BAHÇELİ’nin,
tebrik ve teşekkür ziyaretinde bulunduğu Bayburt Belediyesi’nde
yapmış oldukları konuşma.
14 Eylül 2019

 

 

 


Saygıdeğer Bayburtlu Kardeşlerim,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler,

Sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bayburt’ta yaşayan bütün kardeşlerime en içten sevgi ve şükranlarımı sunuyor, esenlik ve selamet dileklerimi paylaşıyorum.

Coşkunuza şahit olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde partimizin siyasi sorumluluğuna emanet edilen belediyelerimizi “Teşekkür-Tebrik-Takdir” temasıyla planladığımız ziyaret programlarının dokuzuncusunda Bayburt’tayız.

Bundan dolayı hakikaten de bahtiyarım.

Bayburt 31 Mart’ta huzuru seçmiş, umuda omuz vermiştir.

Millet ve vatan sevdası Bayburt’un diriliş ve şahlanış ruhuyla birleşmiş, şehrin emaneti beş yıllığına Milliyetçi Hareket Partisi’ne geçmiştir.

Hepinize müteşekkirim, hepinizden Allah razı olsun diyorum.

 

Bayburt’un güvenini boşa çıkarmamak amacıyla gece demeyeceğiz, gündüz demeyeceğiz, Allah’ın izniyle çok çalışacağız.

İhtilafları köreltip iş üreteceğiz, hizmet edeceğiz.

Milli iradeyi kucaklayıp istikbalin kilitlerini sökeceğiz.

Türk tarihinin özü, Türkiye’nin ve Türk milletinin göz nuru olan Bayburt 31 Martla birlikte karamsarlık bulutlarını dağıtmış, kucaklaşmayı tercih etmiştir.

Kazanan Bayburt’tur, kazanan birlik, dirlik ve kardeşliktir.

31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy veren, belediye başkan adaylarımızı destekleyen Bayburtlu kardeşlerime gönülden teşekkür ediyorum.

Bayburt Belediye Başkanımız Sayın Hükmü Pekmezci’yi,

Aydıntepe Belediye Başkanımız Sayın Haşim Şentürk’ü,

Gökçedere Belediye Başkanımız Sayın Yavuz Bakir’i yürekten tebrik ediyorum.

31 Mart seçim sürecinde canla-başla sahada bulunan, fedakarlıkla çalışan il ve ilçe teşkilatlarımızla birlikte tüm dava arkadaşlarımızı takdir ediyorum.

Devlet ve siyasetin varoluş gayesi insana hizmettir.

Hizmet etmek seferber olmuş gönüllerin marifetidir.

Her ne kadar marifet iltifata tabi ise de, bizim mükâfatımız sadece vatandaşlarımızın mümtaz ve müreffeh hayat şartlarına kavuşmalarıdır.

Nitekim merhum Hüseyin Nihal Atsız demişti ki:

“En yüce hizmet, karşılık ve kazanç beklemeden yapılan hizmettir.”

Çünkü biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik.

Bayburt’a sevdamızın ise ne bedeli ne de ederi vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Bayburt’u yükseltmeye kararlıdır.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Bugüne kadar yapılan, bu şehrimize kazandırılan her güzelliğe yenilerini eklemek, adım adım, aşama aşama ileriye taşımak yegane gayemizdir.

Yola çıkan hizmet kervanımız durmayacak, mola vermeyecektir.

Sizler partimize güvendiniz, üç hilalle gönendiniz.

Belediye başkanlarımıza inandınız, ümit bağladığınız.

Bizim de görevimiz hiçbir bahaneye sığınmadan Bayburt’u geleceğe hazırlamak; sosyal, ekonomik ve kültürel güvenceye kavuşması için bütün imkânlarımızla çalışmak ve çabalamaktır.

 

Değerli Bayburtlu Kardeşlerim,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

Bayburt kültür merkezi olduğu kadar tarih çeşmesidir.

Bu çeşmeden muzaffer hatıralarımız akar, muvaffakiyetle perçinlenmiş, müteyakkız bir iradeyle bezenmiş şanlı ve şerefli anılarımız taşar.

Bayburt denildi mi milli akıllara büyük ceddimiz Dede Korkut gelir.

Merhum Fuat Köprülü Dedem Korkut’u anlatırken şunları söylemişti:

“Terazinin bir kefesine Türk edebiyatının tümünü, diğer kefesine de Dede Korkut’u koysanız yine de Dede Korkut ağır basar.”

Dede Korkut Türklüğün öğüdü, geçmişimizin itibar ve irfan övüncüdür.

Türk milleti devlet olmayı, medeniyet kurmayı, adalet ve ahlakla yönetmeyi dünyaya öğretmişse, bunun gerisinde nice muhterem büyüğümüzün manevi ve müessir payı vardır.

Asırlar boyunca hem cehaletle savaştık, hem de canilerle hesaplaştık.

Bir elimizde kalem, diğerinde kılıçla coğrafyalara derin izler bıraktık.

Bunu yaparken bekamızı cesaretle, hamiyetle savunduk.

Birlik ve beraberliğimizi şuurla, gururla taçlandırdık.

Öyle zamanlar gelip çattı ki zalimler saf saf karşımıza dizildi, dönem oldu zulüm okları her yanımıza saplandı, yine de düşmedik, yine de pes etmedik.

Çünkü maya sağlamdı, süt helaldi, tarih de Türk milletinin eseriydi.

Milletimizin sinesinden Dede Korkut çıktı söz söyleyip, boy boylayıp, soy soylayıp önümüzü ışıttı, Alparslan çıktı bu topraklara vatan dedi, Ertuğrul Gazi çıktı, Söğüt’ün bereketli vadisine ceddin zafer fidelerini dikti.

Mustafa Kemal çıktı, Sakarya’dan İzmir’e kadar düşmanı kovaladı.

 

Dün kutladığımız Sakarya Zaferi’mizin 98.yıldönümü münasebetiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurucu kahramanları, aziz şehitlerimizi hürmet ve rahmetle anıyorum.

Bugün varsak, dünün muhterem fedakârlıkları, kahraman gönül ve vatan evlatları sayesindedir.

Bugün büyük bir milletsek, onurumuza düşkün, varlık haklarımıza vurgun bir iradeye bıçkın şekilde sahipsek bunun payesi geçmişteki muazzam mücadele ruhudur.

Bu ruhun devamlılığı ceddimize layık olabilmemize, geçmişimizin iftihar sayfalarına mazhar ve müstahak kalabilmemize bağlıdır.

Tarihte en parlak dönemlerimizde bile sorunlarımız olmuştur.

Yükseldikçe, daha ileriye gittikçe ayaklarımızdan çekiştirenler, önümüze taş koyanlar, ömrümüze kast edenler her zaman bulunmuştur.

Korkuyu kovarak, bozgunu bozarak, buhranı buruşturup atarak yolumuza ve tarihi yolculuğumuza inançla devam ettik, bundan da vazgeçmedik, ödün vermedik.

Bir oldukça, yürekler toplu vurdukça şeytani planları, haçlı senaryolarını, karanlık operasyonları kumdan kale misali devirip dümdüz ettik.

Çünkü zalimler karşımızda kâğıttan kaplandı, biz ise baş verse de boyun eğmeyen, dik durup diz çökmeyen Bozkurt fıtratlı Türk milletiydik.

İhanet imanın karşısında duramaz, işgal ve istila emelleri güçlü bir irade kudretinin önünde kalamaz, dayanamazdı.

Merhum Faruk Nafiz Çamlıbel Zafer Türküsü’nde tam da Türk milletinin muhteşem duruşunu şu dizelerle haykırmıştı:

Kazanmak istersen sen de zaferi,

Gürleyen sesinle doldur gökleri.

Zafer dedikleri kahraman peri,

Susandan kaçar da coşana gider.

  Nitekim zaferler susanın, sinenin, sönenin ve sövenin değil, nice badireden kahramanca çıkan Türk milletinin hanesine altın harflerle yazılmıştır.

 

 

Neslimizi bilmeyen, kökümüzü tanımayan, kimliğimizi taşımayan, taşısa bile bunun önemini tarif ve tanımlamaktan esasen mahrumiyet yaşayan kim varsa bugün Türkiye’nin var oluş mücadelesini karalamaktadır.

Bunlar dost-düşman ayrımından bihaber gafillerdir.

Yapılanı yıkmak, başarıyı gölgelemek, ilerlemeyi kösteklemek, milli ilkeleri kundaklamak meslekleri, ana meseleleridir.

Her şeye kulp takmakta, her atılganlığa tuzak kurmakta rakipsizlerdir.

Milli atılımı engellemek, tarihi haklarımızı eritmek için çırpınırlar.

Adına demokrasi derler, terör örgütünün hedeflerine perde çekerler.

Adına barış derler, ihanetin aklanmasına, bekanın tahrip edilmesine heves ve hizmetkârlık ederler.

Adına özgürlük derler, devlete ve millete hakareti normal ve sıradan gösterirler.

Türkiye’nin güvenliği için S-400 Hava ve Füze Savunma Sistemi alınır, yapmayın, almayın, ABD’nin tepkisini çekmeyin korkaklığını seslendirirler.

Afrin’e Zeytin Dalı Harekâtı yapılır, ne işimiz var orada, sakın şehir merkezine girmeyin, derler.

PKK/YPG zehir saçar, ülkemize saldırır; YPG bize mi saldıracakmış diyerek safa yatarlar, hainlerin değirmenine su taşırlar.

Doğu ve güneydoğu il ve ilçelerinde hendek kazılıp işgal planları yapan teröristlere arkadaş diye seslenirler, yeniden hendekler mi olsun sorusuna, “Hangi hendekler” diyerek skandal cevap verirler.

İşte zillete düşmek budur.

İşte rezalete ortaklık ve payandalık böyle bir şeydir.

Bugünkü CHP, Atatürk’ün CHP’siyle yollarını ayırmış, Kandil muhipliğine, Pensilvanya muhbirliğine soyunmuştur.

CHP emperyalizmin gece bekçisi, Türkiye düşmanlarının kule nöbetçisidir.

Karşımızdaki CHP siyaseti, tarihsel çizgisinden vahim bir sapma haline delalettir.

 

 

Bu CHP’nin aklı kiralık, siyaseti rehinli, istikameti aşırı risklidir.

CHP Genel Başkanı, “Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor” iddiasındadır.

Aslında savrulan kendisi ve partisidir, ne yazık ki bu yalın gerçeğin farkında bile değildir.

Bu savrulmanın rotası direkt uçuruma açılmaktadır.

Terörle mücadeleden, teröre tardım ve yataklık yapan sözde belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasından rahatsız ve memnuniyetsiz bugünkü CHP husumet odağına yerleşmiştir.

HDP ile al takke ver külah içindedir.

PKK’yla tesis edilen gizli kapaklı ilişki ve irtibat ağlarının tam ortasındadır.

YPG ise CHP’ye göre sözde vatanlarını savunan bir örgüttür.

Kandil CHP’yi arkaladıkça, CHP’ye arka çıktıkça, HDP’yle CHP zillet şemsiyesi altında el ele yürüdükçe kirli çamaşırlar birer birer etrafa saçılmaktadır.

Türkiye’nin milli tezlerine, terörün hakkından gelmek için devam eden yüksek mücadele sürecine yabancı kalan bir partinin gerçek yüzünü aziz milletimiz ve Bayburtlu kardeşlerim mutlaka görmelidir.

Diyarbakır’a gidip bölücü ve terör sevici sözde belediye başkanlarına destek veren, hukuki ve meşru idari tasarrufu gaflet ve dalalet olarak yaftalayan bir anlayışın Türkiye’ye vereceği hiçbir şey yoktur.

Bunların bildiği Yenikapı’ya hizmet aracı sergisi açmaktır.

Buradaki maksat da esasen 7 Ağustos Yenikapı ruhunu zedelemek, HDP ve PKK’yla ortaklığı gizlemeye tevessül etmektir.

İhaneti israf bahanesiyle örtme gayretkeşliği, bir bakıma ifritten medet ummanın kötürüm ve köhne kisvesidir.

Sözde otomobil israfıyla meşgul olanlar, anaların israf olmuş yıllarını, milli bekayı imha etmek isteyen şerefsizleri nasıl görmezler, nasıl bilmezler?

İsraf çığırtkanları Türkiye’nin egemenlik haklarına vurulmak istenen prangaları hangi mantık ve mazeretle yok sayarlar?

Yenikapı’ya otomobil galerisi açacak kadar çıldıran kırık sandalyeli şahısların varmak istediği yer neresidir?

 

CHP’nin HDP’ye diyet ödediği, verdiği siyasi borç senetlerinin altında ezildiği çok açıktır.

CHP’nin yılan yuvasında gelecek hayali kurması, teröristlere sevimlilik ve şirinlik yapması affedilemez bir çürümedir.

Yeni hükümet sistemini kötü göstermek için iftira yarışına girenler CHP’nin kanatları altındadır.

Diyorlar ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tutmadı.

Diyorlar ki, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir model yok.

Diyorlar ki, yeni sistem bir yılda hem hukuku, hem demokrasiyi, hem de ekonomiyi çökertti.

Daha da ileri gidip halkın yeni sisteme karşı olduğunu ifade ediyorlar.

Bu iddiaların hepsi yalan, alayı palavradır.

İflas bayrağını çeken siyaset fukaraları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne itibar suikastı yaparak sonuç alacaklarını zannediyorlar.

Ancak başaramayacaklar, yırtıkları yama tutmayacak, mızrakları çuvala sığmayacaktır.

Türk milleti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde geleceğini bulmuş, tarihi kaynaklarıyla buluşmuş; huzur, gelişme, zenginleşme ve büyüme ümitlerini yakalamıştır.

Partisinden istifasıyla tıynetine ve kulağına fısıldanan gizli gündeme uygun olanı yapan Serok Ahmet, iki de bir başını kaldıran ve geçmişte Kozmik odayı kozmetik odaya çevirip FETÖ’yü buraya sokan şahıs ne yapsa boş, ne söylese boşunadır.

Yeni sistemin henüz bir yılı dolmuştur.

Zaman içinde aksayan yönleri, eksik kalan tarafları ortak akılla düzeltilebilecektir.

Hiç kimse felaket tellallığı yapmasın.

Hiç kimse kötümserlik aşılamaya tevessül etmesin.

Parlamenter sistemin ağırlıkları tasfiye edilmiş, dezavantajları onarılmış, siyasi ve ahlaki kucaklaşma dönemi başlamıştır.

Demokrasimiz düne nazaran daha iyi seviyededir.

Kaldı ki bu müspet süreç gittikçe güçlenecektir.

Adalet ve hukuk alanında gelişmeler umut vericidir.

Ekonomide onca saldırı ve kuşatmaya rağmen en kötü geride kalmış, faiz, enflasyon gerilemeye başlamış, döviz kurunun ateşi de düşme trendine girmiştir.

Ekonomik büyüme dinamiklerindeki performans iyimser beklentileri kamçılamaktadır.

Türkiye içeride ve dışarıda, yani çok cepheli bir mücadele içindedir.

Pençe 1, Pençe 2, Pençe 3; Kıran 1, Kıran 2 operasyonları eşgüdüm ve eşzamanlı şekilde icra edilirken terör örgütü köşeye sıkışmış, bu sayede Diyarbakır’da analar CHP’nin ikizi HDP’den dağa kaçırılan evlatlarını istemek suretiyle il başkanlığının kapısına dayanmışlardır.

Kan ve insan tacirlerinin kaçacak yeri kalmamıştır.

Anaların akan gözyaşları, haklı tepkileri CHP ile HDP’yi zora sokmuştur.

Bu tablonun neresinde hezimet, neresinde yıkım ve yeni sistemin zaafı vardır?

İzaha çalıştığım bu gerçekler nasıl örtbas edilebilecektir?

CHP İtiraz etse de, şimdi sıra Fırat’ın doğusuna gelmiştir.

Ya söz konusu güvenli bölge Türkiye’nin meşru güvenlik ihtiyaçlarına göre kurulacak ya da Fırat’ı doğusunda hilalin iradesi yükselecektir.

ABD’nin oyalama taktikleri, terör örgütü PKK/YPG’ye tırlar dolusu silah sevkiyatı Türkiye’nin azmini kırmaya yetmeyecek, tehditler işe yaramayacaktır.

Türk milleti zilleti muhakkak alt edecektir.

Bunun başka çaresi yoktur.

CHP-HDP-İP ve diğer işbirlikçilerinin korkuları bundandır.

Ne var ki, korkunun sonu ve sonucu yoktur.

Kim ne yaptıysa bedelini ödeyecektir.

Türk milletine kafa tutanın akıbeti kafasının kopmasıdır.

Terör örgütlerini bekleyen son da budur.

CHP terörle mücadeleyi sulandırmaktan, HDP’yle girdiği zelil ortaklıktan derhal vazgeçmelidir.

 

CHP yönetimi biraz erdem sahibiyse yanlışa sırt dönecek dirayeti gösterebilmelidir.

Milli meseleler siyaset üstü ele alınmalı, gizli ajandaların, sinsi müzakere ve mutabakatların yörüngesinden kurtarılmalıdır.

Milli güvenliğimiz oy hesaplarına kurban verilmemelidir.

Türkiye yandıktan, beka harap olduktan sonra neyin siyasetini nasıl ve hangi hakla yapacağız?

Milletin soluğu kesilince, vatanın üzerine esaret şalı örtülünce sandık neye yarayacak, çok oy aldım, az oy kazandım demenin manası ne olacaktır?

Önce ülkem ve milletim demedikten sonra kayıp mukadderdir.

Siyasi ego ve nefsi dizginlenmeyen, milli çıkarları ve istiklal haklarımızı görmezden gelen kim varsa başkalarının uşağı olmaya mahkumdur.

Biz ne uşak olacağız, ne de başkalarını uşak göreceğiz.

Biz tam bağımsız yaşayacağız, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşaması için cansa can vereceğiz, fedakârlıksa bunun gereğini sonuna kadar yapacağız.

Türkiye’den Suriye çıkarmaya, Türkiye’yi Irak’a çevirmeye, Türkiye’nin gelecek aydınlığını söndürmeye çalışanlar, biliniz ki vatan haini, millet düşmanıdır.

Sığınmacı akınıyla ülkemizi tehdit edenler ters köşeye yatacaklardır.

Bunlara karşı vatanımızı hep birlikte ve korkusuzca savunacağız.

Bunlara karşı devletimizin ve hükümetimizin arkasında sapasağlam duracağız.

Cumhur İttifakı’nı siyasi hesap yapmadan, dürüstlükten ayrılmadan, inançla ve samimiyetle yaşatacağız.

2023 Lider Ülke Türkiye hedefine kesinlikle hizmet edeceğiz.

Cumhur İttifakı’nı sabote etmeyi aklından geçiren, parti kuruyorum diyerek küresel sömürü çarkına yakalarını kaptıran, oyuna gelip Türkiye’yi hançerlemeyi düşünen, FETÖ’ye ve PKK’ya gülücükler saçan, gevezelikte sınır tanımayıp özgül ağırlıklarını beş paralık edenlere asla fırsat vermeyeceğiz.

Türkiye mazlumların nabız atışıdır.

Türk milleti zalimlerin tam karşısındadır.

Direne direne kazanacağız, mücadele ede ede her türlü musibetten kurtulacağız.

MHP ile AK Parti’nin teşekkül ettirdiği Cumhur İttifakı bunu sağlamaya muktedirdir.

İstikbal bizimdir.

İrade Türk milletinindir.

İstiklal Türkiye’nin ebedi hakkıdır.

Hakkımız yedirmeyiz, hakkımızı ezdirmeyiz.

Gerekirse hakkımızı söke söke almasını da biliriz.

Türkiye huzura ve sükûnete birlik, beraberlik ve kardeşlik hukuku içinde mutlaka ulaşacaktır.

Buna CHP, HDP, İP, PKK, FETÖ, yerli ve yabancı işbirlikçileri, hayasız destekçileri engel olamayacaktır.

Şehitlerimiz ve gazilerimizin emanetleri heba edilmeyecektir.

12 Eylül 2019 Perşembe günü, Diyarbakır'ın Kulp ilçesi ile Muş arasında bulunan bölgede teröristler tarafından yola döşenen patlayıcının sivil aracın geçişi sırasında infilak etmesi sonucunda yedi vatandaşımız hayatını kaybetmiş, on vatandaşımız da yaralanmıştır.

Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza şifalar diliyor, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Acı bizimdir, hesabını sormak da milli namusa aittir.

Diyor ya Dede Korkut:

Beri gel arslanım oğul!

Kara deniz gibi dalgalanıp gelen kâfirin askeridir.

Gün gibi ışıldayıp gelen kâfirin başındaki miğferidir.

Yıldız gibi parlayıp gelen kâfirin mızrağıdır.

Onlar gelsin dursun, biz de onların üstüne üstüne gidiyoruz.

Olacakları hainler düşünsün diye her yere ve herkese meydan okuyoruz.

Kan döken, döktüğü yerde, dökülen kanlarda boğulacaktır.

Eden bulacaktır.

Yapan çekecektir.

Elhak ihanet ve melanet cezasız bırakılmayacaktır.

 

Değerli Vatandaşlarım,

Muhterem Dava Arkadaşlarım,

MHP’li belediyeler tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeme konusunda bugüne kadar ahlak ve demokrasi mücadelesini adanmış bir ruhla yapmışlar, yapmaya da devam edeceklerdir.

Bizim nezdimizde belediyecilik; insanı merkezine alan, milli ve manevi ölçülere uyması elzem olan demokratik bir görevdir.

Bizim için belediye demek; mazlum ve mağdurların imdadına koşan, garip gurebayı muhafaza eden devasa bir yürek demektir.

Bizim maksadımız halistir, mazimiz temizdir, hedeflerimiz ise büyüktür.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa umutlar diridir.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa gelecek parlaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi varsa henüz hiçbir şey bitmiş değildir.

Vazgeçilmez hazinemiz vatan ve millet sevgisidir.

Tartışmaya açık olmayan kararlığımız Türkiye ve Türk milletinin milli, tarihi, kültürel hak ve çıkarlarıdır.

Üzerine titrediğimiz hassasiyet ise dünyayı Türkçe okuyabilmektir.

Sizlerin desteğiyle Bayburt’ta görev yapan belediye başkanlarımız çare bekleyenleri, dertlerinden bunalanları, bir el gözleyenleri kucaklayacaklardır.

Bizde ayrımcılık yapmak, partizanlığa heves etmek, yandaşları kayırarak ilerlemek yoktur.

Devletin kaynaklarını peşkeş çekmek, ulufe dağıtır gibi millet emanetini çiğnemek yoktur.

Güvence bizzat Milliyetçi Hareket Partisi’nin duruşu, engin tecrübesi ve haysiyetli mazisidir.

Belediye başkanlarımız sizlerin emrindedir.

Hiçbir odak, hiçbir sahte demokrat ve proje elemanı Bayburtlu kardeşlerimizle aramıza giremeyecektir.

Hizmet sevdamızın önünü kesemeyeceklerdir.

Dengeli şehircilik iddiamızdan, herkese ve her kesime ulaşma gayemizden ödün vermeden Bayburt’u yükselteceğiz.

Çalışmaya ve başarmaya sınır koymayacağız.

Daha güzeline, daha fazlasına, daha çoğuna ulaşmanın bahanesi de asla olmayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyor, şükranlarımı sunuyorum.

Partimize yönelik teveccühlerinden dolayı Bayburtlu kardeşlerime bir kez daha teşekkür ediyor, belediye başkanlarımıza üstün başarılar diliyorum.

Bayburt’u daha gelişmiş yapma mücadelemizde sizlerin desteğini bekliyor, Cenab-ı Allah’ın yardım ve himayesini niyaz ediyorum.

Mücadelemizin zamanı yoktur.

Mücadelemizin mesaisi yoktur.

Mücadelemizin heyecanı ise pek çoktur.

Sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun.

Ne Mutlu Türküm Diyene.