14.09.2009 - “Başbakan Erdoğan’ın Kürt açılımı konusundaki son beyanları” hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin “Başbakan Erdoğan’ın Kürt açılımı konusundaki son beyanları” hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması.
14Eylül 2009 

 

Başbakan Erdoğan’ın büyük bir heyecanla sahip çıktığı Kürt açılımı konusundaki dünkü sözleri, suçluların telaşını yansıtan inkar, yalan ve hezeyanlardır

AKP Genel Başkanı Türkiye’nin milli kimliğinden rahatsızlık duyan, Türk milletini etnik temelde ayrıştırma hastalığı ile malul olan ve Türkiye’yi bölmek için model arayışını gören ilk Başbakan olarak tarihe geçmiştir.

Kürt açılımı adı altında Türkiye’nin milli birliğine ve varlığına kastetmeyi amaçlayan yıkım projesinin taşeronu olan Başbakan Anayasa suçu işlemeye teşebbüs halindedir.

AKP 2002 yılında iktidara geldiği dönemde terörün neredeyse sıfıra indiği bir Türkiye devralmıştır.

Aradan geçen yedi yılda terör karşısında acz ve teslimiyet içine girmiş, terörle mücadeleyi bilinçli olarak zaafa uğratmış ve bölücülerin ümit ve cesaret kaynağı olmuştur.

Kanlı terör örgütüne ve maşalarına silah zoru ile bölücü emellerine siyasi yollardan ulaşma ümidi aşılamıştır.

Bölücülere bu cesareti veren Başbakan için şimdi tahsilat dönemine girilmiştir.

    Kapı kapı gezerek tanıtımını yapmaya çalıştığı yıkım projesinin amacı budur.

    Başbakan’ın ortak akıl arayışı adı altında yapmaya çalıştığı ihanete ortaklık arayışıdır.

    Bu yıkım projesini “demokratik açılım”, “kardeşlik, milli birlik ve bütünlük projesi” gibi ambalajlarla pazarlamaya çalışması gerçek niyetlerini beyhude gizleme çabasıdır.

    Kan akması son bulsun, şehit anneleri ağlamasın diyerek bu yıkım projesine toplumsal destek araması ve şehit ailelerini buna alet etme hayasızlığını göstermesi, aziz şehitlerimizi sinsi amaçları için asıl istismar edenin kendi olduğunu ortaya koymaktadır.

    Buna karşı çıkanları terörle beslenenler olarak karalamaya çalışan Başbakan ve arkadaşları için bölücülük yeni siyasi istismar zemini ve rant kapısı haline gelmiştir.

    Siyasi dürüstlük ve siyasi ahlak konusunda bir türlü aşamadığı kronik sorunları olduğu anlaşılan Başbakan’a cesareti varsa şu soruların cevabını Türk milletine vermeye çağırıyorum:

    - Kan akmasını Türkiye’de etnik ayrışma, çatışma ve bölünme süreci başlatarak mı durduracaksınız?

    - Şehit annelerinin gözyaşlarını terör örgütüne teslim olarak, onlarla müzakere ederek mi dindireceksiniz?

    - Türkiye’nin milli birliğini, bölücü terörün ayrılıkçı emellerinin taşeronluğunu yaparak, bu talepleri siyaset sahnesine taşıyarak mı sağlayacaksınız?

    Kapalı kapılar arkasında İmralı ve Kandil’deki çetelerle dolaylı temas kanalları kuranların kendilerini temize çıkarmak için sloganlar arkasında sahte hamaset yapmaları gerçek niyet ve hüviyetlerini saklayamayacaktır.

    Gerçekleri Türk milletinden gizlemek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu konuya gizli oturumda ele almasını isteyenlerin neden utandıklarını Türk milleti çok iyi değerlendirecektir.

    AKP’nin Meclis’in kapalı oturum yapmasındaki ısrarını sürdürmesi halinde, oturum sonrası ne cereyan ettiğini Türk milletine bizzat açıklayacağımızı şimdiden ilan ediyorum.

    TBMM İç Tüzüğünde bu konuda yer alan hükümlere rağmen Türkiye’nin bölünmesi projesine ilişkin tartışmaların devlet sırrı olarak görülmesi mümkün değildir.

    Başbakan Erdoğan’ın sıkışınca terör bitmeden operasyonların durmayacağını söyleyerek millet nezdinde aklanmaya çalışması da inandırıcı değildir.

    Ateş açılmadıkça operasyon yapılmasına gerek kalmayacağı yolunda geçmişte söyledikleri ve bu suretle terör örgütüne örtülü moratoryum önerdiği hafızalardan silinmemiştir.

    Güvenlik güçlerinin askeri operasyonları durdurma çağrılarının PKK’nın siyasi temsilcilerinin yanı sıra bizzat AKP içindeki bazı milletvekillerinden de geldiği bir gerçektir.

    Kendisine tavsiyemiz bu sözlerini hatırlaması ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile teröristleri aynı kefeye koyarak ateşkes çağrıları yapan yakın çalışma arkadaşlarına karşı neden hiç tepki göstermediğini Türk milletine anlatmasıdır.

    Türkiye’nin milli birliği ve varlığının tehlikeye düşmesi halinde, bu hain emellere geçit vermemek için Milliyetçi Hareket’in nerede olacağı bellidir.

    Bunun için Türkiye’yi ateşe atanların izni ve icazeti  aranmayacaktır.

    Başbakan Erdoğan kendisini aşan konularda konuşmayı bırakmalı ve hiç temenni etmemize rağmen böyle bir tarihi kader anı geldiğinde kendisi ve yakınlarının nereye kaçacaklarını ve kimlere sığınacaklarını düşünmelidir.

    Türkiye’nin milli birliğini ve kardeşliğini korumayı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunmayı statükoculuk olarak gören Başbakan’la bizim konuşacağımız hiçbirşey yoktur.

    Gerçek anlamda vatan ve millet sevgisine siparişle sahip olunamamaktadır.

    Siparişle milliyetçilik de mümkün değildir.

    Ancak, siparişle ülkesini ve milletini bölmek için yola çıkan bedbahtlara her dönemde rastlanabilmektedir.