27.05.2010 - Gün Sazak ve Şehitlerimizi Anma Günü vesilesiyle yapmış oldukları konuşma.
Ana SayfaAna Sayfa  

Genel Başkan

Konuşmaları

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin,
Gün Sazak ve Şehitlerimizi Anma Günü vesilesiyle yapmış oldukları konuşma.
27 Mayıs 2010

 

 

Çok Değerli Dava Arkadaşlarım,

Muhterem Eskişehirli Hemşerilerim,

Basınımızın Kıymetli Temsilcileri,

Ülkü davamızın muhterem tarihi şahsiyetlerinin aziz hatıralarını anmak için her yıl olduğu gibi, bu yılda çok şükür yine bir araya gelmiş bulunuyoruz.

27 Mayıs bizim için, kahramanca ve fedakârca vatan mücadelesi yapan ülkücü şehitlerimizi dualarla yâd ettiğimiz tarihin adıdır.

Bu tarih aynı zamanda, şu an kabri başında bulunduğumuz değerli dava arkadaşımız Gün Sazak Bey’in de hunharca katledilişinin yıl dönümüdür.

Minnet, şükran ve dualarla huzurlarında bulunduğumuz Gün Sazak Bey ve Ülkücü Şehitlerimiz; hepimizin haklı gururu ve iftihar vesilesi olarak dünya durdukça kalplerimizde yaşayacaklardır.

Türkiye’nin sistemli ve planlı saldırılar altında bulunduğu bir dönemde; yüzlerindeki aydınlık, inançlarındaki kararlılık ve hedeflerindeki büyüklükle şehitlik mertebesine ulaşan ülkü abideleri, hiçbir çıkar hesabına kapılmadan hayatlarının baharında Hakk’a yürümüşlerdir.

4 Ocak 1968 tarihinde soğuk bir kış gününde, ülkü davamızın ilk şehidi olan 22 yaşındaki Ruhi Kılıçkıran’la başlayan vatan uğruna yitirilen yüksek şahsiyetler ve büyük ruhlar akıllarımızdan bir an olsun çıkmamalıdır.

8 Haziran 1970’de, şehit olduğunda 36 saattir aç olduğu anlaşılan Yusuf İmamoğlu kardeşimizin kendisini adamışlığı asla unutulmamalıdır.

Veya 23 Kasım 1970’de şehit olmadan önce bile; yılmayan, işkencelere aldırmayan ve doğru bildiği davasından taviz vermeyen Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun direnişi elbette bizim manevi güç kaynaklarımız arasındadır.

Tarih ve millet vicdanı, daha nice dava arkadaşımızın muazzam mücadelesine tanık olmuş, uğruna kendilerini feda edenlere vatan toprağı sıcacık bağrını açmış ve sonsuza kadar aziz evlatlarını sarıp sarmalamıştır.

Kahramanlarımızın muhteşem mücadeleleri her türlü değer ve kıymetin üzerindedir ve bizlerin yolunu sonuna kadar da aydınlatacaktır.

Aziz Dava Arkadaşlarım,

Elbette dönemin tehditlerine takılmadan canlarını ortaya koyan aziz şehitlerimizin, bizler için önemi dünyevi hiçbir kıymetle kıyas kabul etmez.

Milliyetçi Hareket’in sürekli ve artan bir tempoyla sürdürdüğü yarım asra yaklaşan siyasal mücadelesinde; çok şükür ki mensupları inandıkları yoldan sonu ne olursa olsun asla dönmemiş, hiç bir saldırı ve tahrik bu zamana kadar başarıya ulaşamamıştır.

İnancım ve beklentim bundan sonrada ulaşamayacağı yönündedir.

Nitekim son zamanlarda, kara ve kirli bir propagandayla, 12 Eylül ve sonrasındaki gelişmelere yönelik bizi itham etmeye yeltenenlerin de amaçlarına ulaşamayacağı açıktır.

Vicdanlarımızda 12 Eylül zindanları, darağaçları ve yönetimi zaten mahkûm olmuştur.

Her biri birbirinden değerli ve kıymetli olan ülkücüleri tanımadan ve aralarında bir an olsun bulunmadan, bulunsa da anlamayıp halen başkaları tarafından kullanılan ve davamızı idrak edememiş tükenmiş zihniyetlerin bize öğretecekleri ve ispat edecekleri hiçbir şey yoktur.

Binlerce dava şehidimizin büyük emanetinin, bugün emin ellerde olduğunu da hiç kimse biran olsun aklından çıkarmamalıdır.

  • Selçuk Duracık’ın ismini ömrü hayatında duymamış,
  • Halil Esendağ’ı tanımamış,
  • Cevdet Karakaş’ın tek başına yaptığı savunmasını hiç işitmemiş,
  • Cengiz Baktemur’un vakarlı bir şekilde idam sehpasına yürümesini anlamamış,
  • İsmet Şahin’le gözleri yaşarmamış,
  • Fikri Arıkan’la duygulanmamış,
  • Ali Bülent Orkan’la bütünleşmemiş,
  • Ahmet Kerse’yle üzülmemiş,
  • Ve Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubuyla sarsılmamış olanların; 12 Eylül’le ilgili ahkâm kesmeleri, bize göre iflas etmiş zihniyetlerin beyhude ve temelsiz çırpınışları olmaktan başka bir anlam taşımamaktadır.

Bu tarih üzerinden polemik yapanların ve zihinleri karıştırmayı hedefleyenlerin, neden 11 Eylül ve öncesinde yaşanan acı ve talihsiz olayları hiç konuşmadıkları esasen bizlerce malumdur. Ve bu 12 Eylül ve öncesine dair başlayacak bir hesaplaşmanın ise nerede duracağı ve nelere mal olacağı hiç belli değildir.

12 Eylüle gelesiye kadar, sırf ülkülerinden dolayı birçok eziyete maruz kalan ve ülkücü olmanın bedelini kanıyla ve canıyla ödeyen değerli dava arkadaşlarımın aziz hatıralarını, alçakça tezgâhlanan tertiplerin dışında tutmaya ve korumaya kararlılıkla devam edeceğimiz iyi bilinmelidir.

Bunlar arasında, şehit edilişinin üzerinden 30 yıl geçmiş olan merhum Gün Sazak Bey olduğu kuşkusuzdur.

Gönlümüzde müstesna bir yeri olan merhum Sazak Bey’i bu dar zamanda tam olarak anlatmak doğal olarak mümkün değildir.

Öncelikle onu anlamak ve ismini yaşatmak için; başarılı çalışmalarını bilmek, milli karakterinin farkında olmak ve dönemin şartlarını iyi anlamlandırmak gerekmektedir. 

Temennimiz, bugünlere örnek olacak ve ibret verecek bir sorumluluk bilincinden herkesin kendi payına düşen hisseyi almasıdır.

Devlet yönetiminde kısa süreli aldığı görevde; hırsıza, arsıza, ahlaksıza göz açtırmayan, Türk milletinin kendisine verdiği emaneti namusu olarak gören merhum dava arkadaşımız Sazak Bey; tıpkı ülkü yolunun diğer mümtaz fertleri gibi her zaman inanç ve ilham kaynağımız olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle; başta merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey olmak üzere, manevi huzurunda hazır bulunduğumuz Gün Sazak Bey’e; vatanımızın bağımsızlığı, milletimizin saadeti ve tam bağımsız yaşayabilmesi uğruna canlarından vazgeçen bütün ülküdaşlarıma, aziz şehitlerimize Cenabı-ı Allah'tan rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Kabirleri nur, mekânları cennet, ruhları şad olsun!