Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı,
Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk AYHAN’ın
yapmış olduğu yazılı basın açıklaması
19 Eylül 2009

“EKONOMİ YÖNETİMİ HAYAL TACİRİ”

Türkiye’nin 2012 yılına kadar olan dönemdeki ekonomik hedeflerini ve uygulanacak politikaları içeren orta vadeli program nihayet açıklanabilmiştir. Bu Program ekonomik aktörlerin tamamının iyi de kötü de olsa fark etmez yeter ki açıklansın dediği bir programdır. Bu program, beceriksiz AKP hükümeti tarafından ancak 4 ay sonra ortaya konulabilmiştir.

Kurumların bütçe taslaklarının fiilen hazırladıkları, fakat hükümetin ortaya çıkarmaktan kaçınması ve kamuoyunda tartışılmasını istememesi nedeniyle, hazırlayan bürokratların bile tebessüm ettikleri orta vadeli mali plan nihayet orta vadeli programın arkasından ancak yayınlanabilmiştir. Esasen orta vadeli program ve orta vadeli mali planı geciktirmekle AKP Hükümeti açıkça suç işlemiştir.

Maalesef 2009-2012 yılları için açıklanan orta vadeli program yine hayalperest öngörülere ve gerçek dışı hedeflere dayanmakta, ülkeyi krizden çıkartacak bir perspektif içermekten ziyade Genel seçimlere kadar iç ve dış çevreleri oyalama gayesi taşımakta, ülkemizin zaman ve kaynak yitirmesine, milletimizin sıkıntılarının katlanarak artmasın yol açacak iktisadi koşulları ortaya çıkartmaya namzet bir yapı arz etmektedir.  

Programın makro hedefleri yalnızca gerçek dışı olmakla kalmıyor aynı zamanda birbirleri ile çelişki içerisinde bulunuyor. Bir yıl gibi kısa süre içerisinde Yüzde 9,5’lik hızlı bir büyümeyi hedeflerken, kamu açığını ve enflasyonu düşürmeyi, üstelik tüm bunları dış talepte önemli bir canlanma beklenmiyorken gerçekleştirmeyi hedeflemektedir

2009 yılında yüzde 4 öngörülen büyüme, sonra KEP ile yüzde 3.6 olarak daralmaya dönüşmüş ve şimdi de yüzde 6’olarak revize edilmiştir. 2009 yılında yapılan yanlış hesapların ve öngörülerin 2010 yılı ve sonrası için de yapılmaya devam ettiği görülmektedir. Nitekim Büyümenin 2010’da yüzde 3.5, 2011’de yüzde 4 ve 2012’de yüzde 5 olması beklenmektedir.

GSYIH’nın 2012 yılında bile 2008 yılı düzeyine erişemeyeceği bir program ortaya konmuştur. Bu program, program süresince milletin beceriksiz AKP hükümeti tarafından ezilmeye devam edeceğine işaret etmektedir.

Program Yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisinde önemli ölçüde toparlanma olacağı varsayımına dayanmaktadır. Son çeyrekte pozitif büyüme öngörülmekte, en geç 2010’un ilk çeyreğinden itibaren ekonomide tekrar ve sürekli bir pozitif büyüme dönemine geçileceği gibi son derece iyimser bir yaklaşım sergilenmektedir.

Dolayısıyla 2010 yılında yüzde 6 daralmadan, yüzde 3,5 gibi kriz dönemi için yüksek pozitif büyümeye geçileceği daha da önemlisi yaklaşık yüzde 9,5’lik bu büyümenin kendiliğinden ortaya çıkacağı gibi hayalperest bir yaklaşıma dayanıyor.

Zira Orta vadeli program bu süreci destekleyecek reel sektöre yönelik hiçbir yeni ve somut tedbir içermediği gibi, finansman kaynaklarını da açıklamıyor. Dış talepte bu nispette bir canlanma beklenmediği söylenmesine rağmen büyümeyi destekleyecek tek unsur olan iç talebin nasıl arttırılacağına ilişkin hiçbir ipucu vermiyor.

Buna ilave olarak, 2009 yılında yaklaşık 7 kat artarak 70 milyar TL.’ye yaklaşacak olan Bütçe açığının da program döneminde yarı yarıya azaltılabileceği, tüm bunlar olurken enflasyonun yüzde 5,3 seviyesine gerileyebileceği ve 2012 yılına kadar tedrici olarak azalmaya devam edeceği gibi gerçek dışı öngörülere dayanmaktadır.

İşsizlikle mücadele hükümetin gündeminden çıkmıştır.

Program işsizlikle mücadelenin gündemden çıktığını zımni olarak kabul etmektedir. Zira, İşsizlik oranının yıl sonunda 14.8’e çıkması, 2010’da yüzde 14.6, 2011’de yüzde 14.2, 2012’de yüzde 13.3’e gerilemesi bekleniyor.

Bu Rakamlar, Program döneminde 1 milyon 250 bin kişilik bir artışı öngörüldüğünü gösteriyor. Bu sayı son bir yılda artan issiz sayısını bile karşılamamaktadır. Dolayısıyla Önümüzdeki 4 yılda işgücü piyasasına yeni katılan ortalama yıllık 700 bin kişinin otomatik olarak işiz kalacağı öngörülüyor. Buna ilave olarak işsizliğin artmasının tüketim harcamalarının da daralmasına neden olacağı göz ardı ediliyor.

Bir başka değişle, 2010 yılından itibaren ekonomi büyüme sürecine girse bile, bu büyümenin geçmiş AKP dönemlerinde olduğu gibi istihdam yaratmayan, issizliği azaltmayan sanal bir büyüme olacağı resmen deklare edilmiş olmaktadır. Hükümet artık işsizliğe çare bulmaktan vazgeçmiştir.

Programdaki Enflasyon hedefi gerçekçi görünmemektedir.

Programda TÜFE’nin yıl sonunda yüzde 5.9, 2010’da yüzde 5.3 olması hedefleniyor. TÜFE hedefi 2011 için yüzde 4.9, 2012 için 4.8 olarak öngörülüyor. Programda Merkez Bankası’nın tahminlerine yer verilmiştir. Fakat bu programda Merkez Bankasının beklediği mali disiplin uygulamasını karşılayıp karşılamadığına yer verilmemiştir.

Enflasyon hedefi 2009 yılında küresel daralmanın etkisiyle dünya genelinde enflasyonun düşmesi varsayımına dayanmaktadır. Oysa yükselen kamu açıkları ve kamu borçlanma gereğinin ve ortaya çıkartacağı enflasyonist etkiler tamamen göz ardı edilmektedir. 

Bütçe Dengesi

Bütçe açığı bu yıl sonu için 62.8 milyar liraya revize edimiş ve açık 2010’da 50 milyar, 2011’de 45.1 milyar, 2012’de 39.1 milyar lira gerileyeceği tahmin edilmiştir.

Bütçe açığının GSYİH’ya oranının 2009’da yüzde 6.6, 2010’da yüzde 4.9, 2011’de yüzde 4, 2012’de yüzde 3.2 olacağı hedef olarak ortaya konmaktadır. Ancak vergi kayıp ve kaçağının nasıl azaltılacağı ve vergi tabanının nasıl genişletileceği açıklanmamaktadır.  Kurumlar vergisinde,  gelir vergisinde,  KDV’de herhangi bir oran artışı öngörülmüyor. Bu durumda vergi gelirlerinin artması, küresel koşullarda oldukça iyimser olan büyüme hedefinin tutturulmasına bağlanmaktadır

Hükümet özel sektörün kullanacağı finansman kaynaklarının da üstüne oturma niyetinde olduğunu beyan etmiştir.

Faiz dışı dengenin bu yıl yüzde 2.1 açık vermesi, 2010’da yüzde 0.3 açık, 2011’de yüzde 0.4 ve 2012’de yüzde 1 fazla vermesi hedef olarak ortaya konmuştur.

AKP Hükümeti Finansman temini için ülke kaynaklarının elden çıkartılması ve dar gelirliye yüklenilmesinden başka bir tedbir öngörmemiştir. Elektrik dağıtımı ve şeker üretimi gibi alanlarda özelleştirmelerin, Telekomünikasyonda kamunun payının azaltılması ve Ziraat Bankası’nın hisselerinin bir bölümünün özelleştirilmesi yolu ile elden çıkarılması hedeflenmekte, özelleştirmeden ziyade açık kapatma yolu düşünülmektedir.  

Programda borç yükü ve bütçe açığında sürdürülebilir yapı tesisi için Türkiye’nin maliye politikalarıyla ilgili uzun vadeli bir çıpa belirlenmesi hedeflenmektedir. Ancak Mali kural uygulamasının 2011 yılında başlatılacağı yani seçimlere kadar mali disiplinin askıya alınacağı ve kamu açıkları verilmeye devam edileceği anlaşılıyor.

Ağustos ayında ortaya çıkan öncü göstergeler Hükümetin iyimserliğini teyit etmemektedir. Tüketici Güven Endeksi Ağustos ayında düşüşe devam etmektedir. Tüketicinin gelecek üç ayda kredi kullanma ihtimali dibe vurmuştur. Gelecek altı ayda otomobil satın alma ihtimali azalmıştır. Gelecek altı ayda konut tamiratına para harcama ihtimali en düşük düzeye inmiştir. Tüketici gelecek altı ayda tasarruf etmeyi düşünmemektedir. Tasarruf etmeye zaten mecali kalmamıştır.

Krizin sillesi Hükümeti ve hedeflerini darmadağın etmiş, hükümetin bakış açısını daha da daraltmıştır.

Beceriksiz AKP Hükümeti, ekonominin kurtuluşunu İstanbul’daki kurulacak finans merkezine bağlayacak kadar sığ düşünce sahibi olduğunu son açıklamalarda göstermiştir.

Yerel yönetimlere aktarılıp çarçur edilen kaynaklar tükendiği için yerel yönetimlere vatandaşları cezalandıracak yetkilerin geleceği ve vergilerin artacağı Hükümet açıklamalarından anlaşılmaktadır.

AKP Hükümeti sosyal yardımlarda yerindelik ve harcamalarda etkinliğin sağlanmasından bahsetmekle beraber bundan kastın file ve paket dağıtımlarından ortaya çıkabilecek oy kaçağının tespiti olup olmadığından bahsetmemektedir.

Bu Programda memur yoktur. Emekli yoktur. Dar gelirli yoktur. Çiftçi yoktur. Esnaf yoktur. Sanayici yoktur. Ekonomi yönetimi bütün vatandaşlarımıza hayal satarak hayal tacirliği yapmaya devam etmektedir.

Bu yapısı ile Orta Vadeli Program bir krizden çıkış ve sürdürülebilir büyümeye geçiş için sağlam bir baz teşkil etmek yerine, milleti uyutmaya, 2010 yılında olası bir erken seçime kadar oyalamaya, ekonomik birimlere yanlış sinyallere vermeye devam edecek ve 2009 yılı tamamlanmadan revize edilmesine ihtiyaç duyulacak işlevsiz bir metinden öteye geçemeyecektir. Hükümet oluşturduğu enkazı yine dar ve sabit gelirlilere taşıttırmayı kafasına koymuştur.