Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Denizli Milletvekili
Sayın Emin Haluk Ayhan’ın yapmış olduğu basın toplantısı.
22 Mart 2012

Sayın Basın Mensupları;

Türkiye ekonomisi tasarrufların en düşük düzeyde olduğu bir dönem yaşamaktadır. Türkiye tasarruf etme liginde en diplerdedir.

Beklentilerin kötüleştiği ortadadır. En kötüsü de böyle bir dönemde bölgede jeopolitik risklerin artmakta olduğu bir zamanla örtüşmesidir. Böyle bir zamanda dış kaynak bulmanın zorluğu da ortadadır.

Tasarrufların dibe vurduğu bir dönemde, vatandaşın yüzde 45’inin gelirinden çok fazla harcadığı hükümet tarafından açıklanmaktadır.

AKP iktidara geldiğinde hane halkı gelirinin yüz lirasının 5 lirası borca giderken, şimdi 45 liraya yükseldiği bir ülkedeyiz.

Türkiye’de atılan jetona göre oynadığı söylenen Hükümetin, tasarruf konusunda da jetonu yeni düşmektedir.

2011 yılında rantiyenin kazandığı ücretlinin enflasyona yenildiği basında önemli haberler arasına girmektedir.

İşsizlikte tek haneye veda nidaları da kamuoyunda yer almaya başlamıştır.

Ekonomi yavaşladıkça, ithalattan alınan KDV’nin artışının hemen hemen sıfırlanmaya başlamasıyla bütçe açık vermeye başlamıştır.

Son gelişmelere göre kapanan şirketler artmakta, açılanlar azalmaktadır. Dahilde alınan KDV’deki artış reel olarak negatife dönmüştür.

Cari açık azalacağa benzememektedir. Uluslararası kurumların raporlarında Türkiye’nin büyüme, cari açık ve enflasyon konularında hassas bir durumda olduğu belirtilmektedir. Cari açığın yapısal bir sorun olduğu ve portföy yatırımlarına bağlı finansman yapısının Türk Varlıklarının risk primlerinin yüksek olmasına sebep olduğunun kaydedildiği de ifade edilmektedir.

Moody’s 13 Türk bankasının kredi notunu negatif izlemeye almıştır.

İhalelerde herkes kural dışına taşma eğilimine ve ileriye yönelik ihale yapma histerisine tutulmuştur. Son dönemde gelen tasarı ve tekliflerin hemen hemen hepsi buna yöneliktir.

Çek yasasından yakınmaların gelmeye başladığı, çekin ödeme aracı olmaktan çıktığı, sigorta kapsamına alınmasının talep edildiği, yeni yasanın ‘’ HÜLLE’’ iflasları artırdığı, karşılıksız çeklerin iki ayda % 10 arttığı, mal satanları artık ek teminat istediği, mal alımında sıkıntıların başladığı, aslında hükümetin çek yasasındaki değişikliği cezaevindekinden fazla mahkûmun cezaevine girmemesi için yaptığı telaffuz edilir olmuştur.

Havanın sisli olduğunda, öngörülebilirliğin az olduğu dönemde hızı azaltmak lazım, frene bastık diyenler, arkadan freni tutmayıp vuranlara teslim olmaktadır. Bunu söyleyen hükümet üyesinin grubu ve kabinesindeki arkadaşlarının bırakın bugünü, gelecek 15 yılı ipotek altına almaya çalıştıklarından bihaber, aşırı harcama yapılmamasını nasıl söylediklerini merak ediyoruz. 

Gümrük, iç ticaret ve dış ticaret alanlarında da ülkenin temel direkleri yerinden sökülmüştür.

Personel reformu yapıyorum diyen hükümet, memuruna 6 aydır yarım maaş vermektedir. Memurlar gazetelerden medet umar hale gelmiştir.

İktidar, her alanda olduğu gibi gümrük, iç ticaret ve dış ticaret alanlarında uyguladığı ve/veya uygulayamadığı politikalarla bu alanların onarılamaz şekilde bozulmasına yol açmıştır.

İktidara geldikten sonra Gümrük Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığını kötü yöneten AKP, Haziran 2011 Genel Seçimlerinden önce Yetki Yasasına göre yaptığı düzenlemelerle bu kurumları içinden çıkılamaz sorunlara mahkûm etmiştir.

Artan dış ticaretimizin ekonomik kalkınma üzerindeki önemi nedeniyle yasal dış ticaret işlemlerinin olabildiğince kolaylaştırılması ve hızlandırılması yoluyla maliyetlerin azaltılması bir zorunluluktur.

KOBİ Kredilerinde ibrenin tersine döndüğü, küresel krizin etkilerinin azalmasıyla iyileşme gösteren KOBİ’lerin bankacılık sektörü ile ilişkilerinin, tekraren kötüye yön çevirdiği, son aylarda kredi kullanımlarının hızı azalırken, takipteki kredilerinin tekrar artışa yüz çevirdiği yoğun şekilde konuşulmaktadır. Bu hükümet esnaf ve sanatkarların sorunlarını yeni yönetmelikle çözeceğini iddia etmektedir.

Farklı kamu kurum ve kuruluşlarınca hazırlanan veya çıkarılan çok çeşitli mevzuat düzenlemelerine konu olan hususları takip ederek uygulamaya geçirmek durumunda olan Gümrük İdaresinin, yasal olmayan ticareti engellemeye yönelik stratejilerinin başarısı veya başarısızlığı, sadece dış ticarete taraf olan kesimlerin çıkarlarını belirlemekle kalmamakta, temelde ülkemizin makro ekonomik dengeleri ile kayıt dışılığı ve toplum sağlığı ile gelir adaletini de etkilemektedir.

-      İthali yasak, standarda uygun olmayan, düşük kaliteli ve insan sağlığına zararlı eşyaların ülkeye girmesinin toplum sağlığı üzerinde yaratacağı zararlar;

-      Düşük kıymetli ithalatın ve kaçak eşya girişinin rekabeti bozucu etkisinden dolayı yerli üretim dallarında oluşacak sorunlar

-      Ve bunun genel ekonomik yansımaları; kaçakçılık ve yolsuzluklardan elde olunan haksız kazançların gelir dağılımındaki adaleti bozucu etkisi ve yolsuzluğun toplumsal değer yargıları üzerinde yaratacağı bozucu etki;

-      Dış ticaret faaliyetlerinin etkin bir şekilde denetlenerek yasal olmayan ticaretin önüne geçilmesi gerekliliğine işaret eden unsurlardan sadece birkaçıdır.

Gümrük İdareleri siyasi ve ekonomik yönden bağımsız devletlerin en önemli kurumlarından birisidir.

Bu anlamda gümrükler ülkelerin bağımsızlığını temsil eden kaleler gibidir.

Ne yazık ki özellikle son 10 yıllık dönem içerisinde ortaya konan kötü yönetim anlayışı sonucunda ülkemizin kaleleri bir bir düşmüştür.

Cumhuriyet tarihimiz boyunca hiç olmadığı kadar kötü yönetilen Gümrük İdaresi son yıllarda yolsuzluk olayları ile tükenme noktasına gelmiştir. Milletimiz kaçakçılığın legal hale geldiğini ve AKP’nin bu olayı sahiplendiğini Uludere olayından sonra öğrenmiştir.

Bunun en son noktası ise Yetki Yasası ile oluşturulan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yapılanması olmuştur.

Yetki Yasasının amacı kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının teşkilat, görev ve yetkileri ile kamu görevlilerine ilişkin hususlarda düzenleme yapılması olarak belirtilmesine karşın yapılan düzenlemeler de bu hedeflerin teğet geçildiği görülmektedir.

KHK ile kurulan Gümrük ve Ticaret Bakanlığının oluşumunda düzenliliğin, etkinliğin ve verimliliğin ne denli göz önünde tutulduğu ortadadır.

Düzenleme çalışmalarının başında bir arada hizmet sunmasında herkesin hemfikir olabileceği iki kurum olan Gümrük Müsteşarlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığının birleştirilmesi,

Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı iç ticaret ile ilgili birimlerin de oluşturulacak bu bakanlığa dahil edilmesi düşünülürken hangi sebeplerle bundan vazgeçildiği anlaşılamamıştır.

Dış ticaret politikalarını belirleyen kuruluş ile bu politikaları uygulayan kuruluşun birleştirilmesi makul görünürken,

Dış ticaretin bu yapıdan ayrı tutulmasının gerekçesi anlaşılamamıştır.

Tek ortak noktaları Dış Ticaret Müsteşarlığı olan Gümrük ile İç Ticaretin birleştirilmesi enteresan bir netice olmuştur.

Bu icraat, hükümetin “ülke meselelerini çok bilinmeyenli çözülemez problemlere dönüştürme” iradesi ve alışkanlığını bir kez daha ortaya koymuştur.

Diğer taraftan, Ekonomi Bakanlığı birimlerine bakıldığında dış ticaretle ilgili birimlerin burada yer aldığı bu kurumun adının Ekonomi Bakanlığı olması, hükümetin “özde” değil “sözde” icraatlarının bir yansıması olsa gerektir.

Örgütlenmede ve yeniden yapılandırmada temel amacın etkinlik, verimlilik ve hizmet kalitesinin artırılması yönünde olması gerekmektedir.

KHK’lar çıkarılırken, Yetki Yasasının “İlkeler ve yetki süresi” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının a/4 alt bendinde yer alan “İç ve dış ticarete yönelik hizmetlerin daha etkin ve verimli bir şekilde sunulabilmesini sağlamak üzere yeni bir bakanlık kurulması” ilkesine aykırı davranarak, iç ticaret ve dış ticarete ilişkin hizmetlerin farklı Bakanlıklarca sunulabilmesine imkan sağlaması bu konulara verdiği önemi göstermektedir!

İktidar, aslında “ilkelere uymama” geleneğini kendi ilkelerine de uymama olarak bu düzenlemelerle tescil etmiş görünmektedir.

Yetki Yasasındaki hiçbir ilkeye uymayan AKP ortaya “ucube” kurumlar çıkarmanın dışında bir şey yapmamıştır.

Yapılan sadece bunlarla mı sınırlıdır.

Cumhuriyet Tarihi boyunca Gümrük Camiasında bürokratların karışmış olduğu yolsuzluk operasyonlarından en önemlileri bu dönemde mi ortaya çıkmıştır?

Bu bürokratlar ne zaman atanmıştır?

Böyle bir olay var ise bu konuda ortaya konulan irade kimin iradesidir? Bu olaylarda “sorumluluklardan kaçarak kurtulma” taktiğine başvurulmuş mudur?

Sorumlular ilkokul çağındaki çocuklar gibi “ben yapmadım o yaptı” diyerek sorumlu değil “sorumsuz” olduklarını ortaya koymuşlar mıdır?

Bir diğer sorun Gümrük ve Ticaret Bakanlığında hükümetin kendi atadığı bürokratları kendisinin kıymasıdır. Hükümet bürokrat harcama politikasını öylesine abartmıştır ki artık kendi atadığı bürokratları dahi görevde tutmamaktadır. Gümrük Müsteşarlığında son 10 yılda 10 Müsteşarla çalışan iktidar bu konudaki tutarlılığına devam etmektedir.

640 sayılı KHK’nın Haziran 2011’de yürürlüğe girmesi ile alt ve üst düzey tüm yöneticileri yani Müdürler, Bölge Müdürleri, Daire Başkanları, Genel Müdür Yardımcıları, Genel Müdürler, Müsteşar Yardımcıları ve Müsteşar görevden alınarak sırasıyla araştırmacı ve müşavir kadrolarına atanmışlardır.

Şu anda Gümrük ve Ticaret Bakanlığında 200’ün üzerinde şahsa bağlı araştırmacı ve müşavir kadrosuna atanmış yetişmiş yönetici vardır. Bu kişilere hiçbir görev verilememektedir. Yani milletin vergileri boşa gitmektedir. “Bankamatik memur yaratma uzmanı” olan bu iktidar bu konudaki iradesinde ısrarlı olduğunu ortaya koymuştur.

KHK ile ilgili olan ve Bakanlık birimlerinin görev alanlarına ilişkin ikincil mevzuat düzenlemeleri ise henüz hazırlanmamıştır.

Bu düzenlemeler için KHK’da bir yıl süre verilmiş olmasına ve bu süre dolmamasına rağmen uygulamada birçok sorunun ortaya çıktığı ve bu sürenin en uzun süre olduğu, esas olanın bu tür düzenlemelerin en kısa sürede çıkarılması olduğu açıktır.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığının ticaret ile ilgili üst düzey yönetim kadroları ile gümrükle ilgili bazı üst düzey yönetici kadroları uzun süredir vekaleten yürütülmektedir.

Vekaleten görev verme bir AKP yönetim klasiği haline gelmiştir. Bu usul adeta bir tür “muta nikah” yaklaşımıdır.

İki benzemezi bir araya getirenler, bir kurumda iki farklı teşkilat yapısını da vücuda getirmiştir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, birisi “bölge” diğeri “il” esasına göre örgütlenen iki farklı şekilde taşra örgütlenmesi yapılandırılmıştır.

Daha doğrusu yapılandırılacaktır. Zira henüz ikincil mevzuat düzenlemeleri çıkarılmamıştır.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığının tutarlı olduğu bir nokta esasında vardır. Gümrük alanında başarısız iken ticaret alanında da bir o kadar başarısız icraatlar ortaya koyarak tutarlı bir görünüm sergilemiştir. 

İlkelere, kurallara, yasalara uymama konusunda tutarlı davranan iktidar bu konuda da tutarlı davranmıştır. İkincil mevzuat düzenlemeleri çıkarılmadığı gibi henüz taslakları dahi ortada yoktur.