Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Denizli Milletvekili
Sayın Emin Haluk AYHAN’ın TBMM’de yapmış olduğu basın toplantısı.
2 Haziran 2013

Değerli Basın Mensupları,

Hemen hemen her basın toplantımda ve konuşmamda beceriksiz AKP Hükümetinin ülkeyi yönetemediğini ifade etmiştim. Son olaylardaki gelişmeler dikkate alındığında bir hükümetin var olduğunu ancak ülkeyi yönetemediğini görmekteyiz.

Hükümet yarattığı gerilim stratejisinden vaz geçmelidir. Sayın Başbakan MHP’yi olayların içine çekmeye çalışmış sonra açığa düştüğünü görünce bundan çark etmek zorunda kalmıştır.

Bugün AKP yöneticileri ve Hükümeti ülke yönetiminden sorumlu değilmiş gibi davranmaktadırlar.

Kamu yöneticilerinin, emniyet kuvvetlerinin idaresinden mesul değilmiş gibi konuşmaya başlamışlardır.

İçeride meydana gelen problemleri dışarının müdahalesine açık hale getiren Hükümetin son gelişen olayları dış basından çok iyi takip etmediği de anlaşılmaktadır.

 Başka ülke yetkilileri bizim ile ilgili görüş beyan etmektedir. Yabancı medyadaki haber ve görüntüler Ülkemizden farklılık arz etmeye başlamıştır.

Bırakın başka ülkeleri Suriye bile vatandaşlarına Türkiye’ye gitmenin sakıncalı olduğuna dair açıklamalar yapmaktadır. Yurtdışındaki yabancı TV’lerde çok gülünç bir durum olarak değerlendirilmeye başlamışlardır.

AKP yöneticileri bu olaylar için darbeye zemin hazırladıklarını söylemektedirler. Öyleyse bunların kimler olduğunu acil olarak kamuoyuna açıklamalıdır.

AKP’nin güvendiği, İmralı’ya bu güven dolayısıyla gönderilen AKP Hükümetinin çözüm ortakları bu olayların sürdürüldüğü alandadır. BDP eş başkanı olayları desteklediğini söylemektedir.

AKP yapay problem üretmektedir. Sonra da Türk milleti aleyhine çözüm sofrası kurmaktadır.

Değerli basın mensupları,

AKP iktidarı döneminde Türk Milletinin kimliği, Türk milliyetçiliği ayaklar altına alınmaya çalışılmaktadır. Bebek katili ile pazarlıklar son sürat devam etmektedir.

Bize göre dışardaki temsilcileri ile Kandil ve Avrupa’daki mensupları ile nasıl daha iyi ihanet edilebilirin yöntemleri müzakere edilmektedir.

Sınırlar kalbura dönmüş vaziyettedir. Gelen geçeni görmediğini beyan eden yetkili açıklamalar, ortalarda dolaşmaya başlamıştır.

Türkiye gerilim yaşamaktadır. Tehdit altındadır. Bu hale gelmemizin nedeni beceriksiz AKP Hükümetidir.

Ülkenin her alanı, her konusu gerilime açık hale getirilmiş ve patlama noktasına getirilmektedir. Demokrasi, parlamenter sistem AKP iktidarında iyice problemli alan haline getirilmiştir.

Son günlerde yaşanan görüntüler bu ülkeye yakışan görüntüler değildir. AKP’nin bu ülkede güvendiği sadece 63 akil ile imralı canisi ve yandaşlarıdır. Ülkenin problemlerini onlarla çözmeye karar vermiştir.

AKP yönetiminde güvenlik kuvvetleri ile vatandaşlar karşı karşıya getirilmiştir. AKP ülke yönetiminden muaf olduğunu zannetmektedir.

AKP, PKK ve BDP ile kandil ve İmralı da buluşuyor ama Taksim de birbirinden ayrışıyor. AKP buna bir açıklama getirmek zorundadır.

Ülkeyi yönetemeyen AKP kendi varlığının devamı için oluşturmaya çalıştığı egemenlik yapısını, akil aktörler ve yandaşlar ile saflarını sıklaştırarak kendi koruma mekanizmasını oluşturma gayreti içine girmiştir.

AKP öncelikle piyonlarını üreterek kendine yönelen tepkiyi bu piyonlara yöneltme gayreti içindedir.

Akil insan diye adlandırılanların AKP açısından önemi budur.

Piyon üretme kapasitesi sınırlarınca taktik değiştirip başka ülkelerde kullanılan metotlara yönelmeye başlamıştır.

Ancak, gelişmeler AKP’nin bazı Akiller tarafından açıkça yönlendirilmeye başlandığını açıkça ortaya koymaktadır.

Akillerin, modern dünyanın, kendi hegonomik sistemini korumak için aktörlerin yerine gerçek toplumsal gücün, ortaya çıkmasında için önemli bir fonksiyon gördüklerini düşünenler, kendilerinin güçlerinin birçok şey için yetersiz kaldığını görüyorlar.

Her şeyi değiştirmeye çalıştıkları için yeterli gördükleri yüzde 50 oyun yetmediğinin aslıda farkına varmış durumdalar.

Örnek olarak verdikleri ve özlemini duydukları “her türlü iddia, görüş ve tartışmayı kontrol altına alarak muhalefetsiz bir düzeni kurma” gayretleri için Akil insan diye isimlendirilenleri araç olarak kullanıyorlar.

Artık, AKP kendi istedikleri düzeni kurmaya yetememektedir. PKK’nın da birlikte özlemini duydukları model hazırlanmaktadır. Ancak, AKP ve PKK yandaşları arasında güven bunalımı da ortaya çıkmıştır.

AKP yeni bir toplum yaratma projesi aşığıdır. Demokratik denetim istememektedir. Bunlar ancak vesayet rejiminde oluşur.

 AKP elitleri de yeni toplum projesi peşindedir. Ancak bu BOP’a eklemlenmiş bir projedir.

Hükümetin niyeti sorgulanıyor. “Bu Kürtlerin silah bırakması değildir. Ateşkestir” denilerek olayın nasıl yorumlandığını göstermeye başlamıştır.

AKP, Anayasa ihtimalleri için de sorgulanmaya başlanmıştır. Ancak, bazıları anayasa konusunda AKP’yi sorunlu ve sorumlu tutmaya başlamıştır. Türk Milleti ve Türk kavramının hangi istikamette tanzim edileceği hususunda bile AKP’ye rehberlik yapıyorlar.

Suriye’de devam eden iç savaşın akıbeti konusunda AKP ile PKK’nın aynı hedefi gözettiklerinin ve aynı yerde omuz omuza dayanışma sergiledikleri açıkça ortaya çıkmıştır.

PKK’nın Suriye’de petrol kuyuları işletmesi yandaş zenginleri sabırsızlandırdığı gibi huzursuz da ediyormuş.

Artık Suriye konusunda hazırlanan raporların “buharlaşan sınırlar; Suriye krizinin Türkiye’ye sıçrayan riskleri” başlıklarını taşır hale geldiği açıktır. AKP dışında herkes bunları konuşur olmuştur.

Dışarıda Suriye konusunda Türkiye’nin nasıl algılandığının hükümetin farkında olmadığı da Akiller tarafından açıkça belirtilmeye başlanmıştır.

Esad rejimine arka çıkar gibi Hükümetin Suriye politikasının eleştirilmesinin bir anlamı yok. Esad iyi demeden de hükümetin politikasının kötü olduğunu anlatmak zor değil.

Hükümetin başından itibaren yarın Esad gidecekmiş gibi konuşması ile zaten Suriye’deki gelişmeler karşısındaki beklentilerin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkmıştır.

Yol temizliğinin arzu edildiği hususu kamuoyunda yer alıyor. PKK’nın kendine düşeni yaptığı sırada AKP’nin olduğunu da beyan ediyorlar. Ancak, bize göre AKP, BDP ve PKK yandaştır.

İstedikleri terörle mücadele kanununda PKK lehine değişiklikler, anadilde eğitim hakkı ve yapılacak anayasaya PKK’nın taleplerinin derç edilmesi. Hatta meclisin süreçte gerekli rolü oynaması da bunun içinde.

İstenilen yol temizliği ise hasta ve tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması, seçim barajının kaldırılması toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunun değiştirilmesi, koruculuğun kaldırılması, karakol yapımının durdurulması, hakikatleri araştırma komisyonu kurulmasının gerektiği açıkça talep ve talimat olarak AKP’ye tebliğ ediliyor.

Çekilmeden sonraki talepler ise Öcalan’ın rolünü oynayabilmesi için özgürlüğüne kavuşmasıdır. AKP bu olaya nasıl bakacaktır.

Değerli Basın Mensupları,

Asırlık Sayıştay’ın geleceği tartışılır olmuştur. AKP’nin yaptıklarının denetlenmesinden korkan AKP Sayıştay raporlarıyla vurulma telaş ve korkusuna düşmüştür.

Yolu Sayıştay ile kesişen ve partili olan bürokrasi de AKP’yi manipüle etmektedir.

Sayıştay başkanının liderlik eksikliği ve kendi kurumu ve siyaset arasında bocalaması.

Taslak halindeki yeni yaklaşımı bile Sayıştay’ı düzeltemeyeceği gerçeği.

Yapılacak olan da TBMM Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Sayıştay Başkanının bir araya gelmesi ve Başbakanla makul çizgiyi yakalaması.

İş bu boyuta geldi ise ve Hükümeti sevenleri bunları yazmayı gerekli görüp kendini zorunlu hissettiyse vay milletin haline.

Güvenini zedelendiği zaten kabullenilmiş durumda. Meseleye muhalefet ile çekişme halindeki bürokratların karışması işin çözülmesi mümkün gözükmüyor.

Değerli Basın Mensupları,

Ekonomideki gelişmeler ise durumun iyi gitmediğini göstermesi açısından yeteri kadar açıktır.

Kapasite kullanım oranı ümit vermemektedir.

Sektörel güven endekslerinde ise perakende ve inşaat sektörlerinde gerileme var.

Reel kesim güven endeksleri de geçen yıla göre geriliyor.

Yabancı bankaların Türkiye’deki aktiflerin yüzde 27,5’e kadar yükseliyor. Borsalardaki yüzde 14,5 da dikkate alınırsa bu oran yüzde 42’lere yükseliyor.

Çalışanların geçim şartları enflasyondaki gerilemelere rağmen düzelmemektedir.

Tasarruf oranları meydandadır.

Türkiye’nin tasarruflarının milli gelire oranı 10 puan azalmıştır.

Dış borçlar ortadadır.

Üreticinin kar edemediği finans sektöründeki kurumlar vergisi sıralamasından belli ediyor.

Tüketici kredisi borcu olan hane halkının;

-  Yüzde 38,8’inin aylık geliri bin TL’nin altında,

-  Yüzde 25,0’ının aylık geliri 1000-2000 TL arasında,

-  Yüzde 12,4’ünün geliri iki bin-üç bin TL arasındadır.

-  Hane halklarının yüzde 76,2’si 3000 TL aylık gelirin altında gelir elde etmektedir.

-  Hane halkı gelirlerinin yüzde 64’ünün gelirleri 2000 TL.’nin altındadır.

Tüketici kredisi borcu olanların her yüz kişiden 53’ü memur. Memurların Anadolu’da piyasayı ayakta tuttuğu düşünüldüğünde piyasada problemlerin ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir.

Nisan ayı ihracatı binde 9 azalırken, ithalat yüzde 18.4 artıyor. Dış ticaret açığı ise yüzde 55 oranında artıyor. Bu açık Cumhuriyet tarihinin en büyük açıklarından birisi. Ekonominin nereye doğru gittiği belli olmaya başladı.

Değerli Basın Mensupları,

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyor, iyi bir çalışma haftası diliyorum.