06.01.2012 - Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli'nin "Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması" hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması
Ana SayfaAna Sayfa  

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin
"Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanması"
hakkında yaptıkları yazılı basın açıklaması.
6 Ocak 2011

 

Genelkurmay Eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un internet andıcı isimli darbe plan ve hazırlığı kapsamında tutuklanması Türkiye’nin karşılaştığı en önemli sorunlarından birisi olmuştur.

Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin zirvesinde iki yıl görev yapan bir şahsiyetin, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten dolayı böylesi bir yaptırıma maruz kalması çok vahim bir hadise olarak gündeme damgasını vurmuştur.

Elbette suçu kesinleşmeden hiç kimseye suçlu muamelesi yapılamayacağı yürürlükteki hukuk kaidelerinden birisi ve en önemlilerindendir.

Masumiyet karinesi esas alınarak tutukluluğun hak kayıplarına ortam hazırlamaması, peşin hükümler ve önyargıların sürecin yönünü ve içeriğini tayin etmemesi esas olmalıdır.

Artık iyice şirazesinden çıkan darbe soruşturma ve iddialarının nerede duracağı ve kimleri kapsamına alacağı belirsiz ve şaibeli bir duruma gelmiştir.

Bu sarsıcı gelişmeyle birlikte millet ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri büyük bir zan ve töhmet altına alınmıştır.

Uzayan mahkeme safahatlarının hala bir sonuca ulaşamaması, gerçek anlamda darbeci ya da darbe niyetli kişilerin sağlıklı ve tarafsız bir şekilde ayıklanamaması büyük bir karamsarlık ve kargaşa ortamına davetiye çıkarmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi, AKP’nin müdahale ve tesiriyle iyice siyasileşen yargı süreçlerinden son derece rahatsız olup, önüne gelenin terör örgütü kurmakla itham edilmesini çok tehlikeli ve marazi bir gelişme olarak görmektedir.

Bölücü terörle mücadelede eşsiz kahramanlıklar sergileyen TSK’nın en üst mevkilerinde bulunmuş komutanları terör ve örgüt kavramlarıyla ilişkilendirmek ve asıl fail gibi sunmak ayıp ve vebal olarak AKP’nin lekeli siciline eklenecektir.

TSK’nın ve mensuplarının terör örgütü kurmanın üssü olarak takdim edilmesi önü alınamayacak kriz ve kaoslara meydan verecektir.

Bu itibarla Türkiye bu sancılı, sisli ve puslu süreçten süratle çıkmalı ve gerçek anlamda bir normalleşmeye kavuşmalıdır.

Bununla birlikte aziz milletimiz işleyen yargı süreçlerinin sonuçlanmasını ve adaletin ortaya çıkarılmasını acilen beklemektedir.

Herkes bundan böyle elini vicdanına koyup düşünmelidir:

Terör ürettiği suçlamasına maruz kalan ve hükümeti devirme planlarının merkez üssü haline geldiğiyle itham edilen TSK’nın; milletimizin, son yurdumuzdaki güvenliğini, birliğini ve bekasını nasıl sağlayacağı iyi analiz edilmeli ve ahlaklı bir muhasebesi yapılmalıdır.

AKP Hükümeti, meseleyi kendi kin ve geleneksel öfkesi çerçevesinde görmekten uzaklaşmadığı sürece, ihtilaflar ve ayrılıklar kemikleşecek, Türkiye büyük bir tuzağın içine çekilecektir.

Öncelikle bu buhranlı sürece son verilmesi ve geciken adaletin adalet olmadığını herkesin, bilhassa AKP Hükümeti’nin anlaması büyük bir gereklilik ve aciliyet haline gelmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi kökleşen sıkıntı ve sorun yumağından çıkılması için aklıselimin tercih edilmesinde ve tarafsız bir bakışın hâkim olmasında sonsuz yararlar görmektedir.

Unutulmamalıdır ki, konumu ve görevi ne olursa olsun, hiç kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şerefli mensuplarını terör örgütü üyesi ya da yöneticisi gibi göstermeye hakkı ve haddi yoktur.

Etnik terörle başarılı, etkili ve kahramanca mücadele veren TSK’ya aziz milletimiz içtenlikle destek olmakta ve bağrına basmaktadır.

Bilinmelidir ki, Türk ordusunu terörle aynı kategoriye sokanlar bölücü emellere katkı verdiklerini ve hain hedeflerine hizmet ettiklerini asla unutmamalıdırlar.

Şayet terörün kanlı ortakları, işbirlikçileri ve karanlık yüzleri görülmek isteniyorsa Kandil’e, İmralı’ya, siyasi bölücülere ve Irak’ın kuzeyine bakılması yerinde olacaktır.