Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı,
12 Eylül davasının başlamasının ardından siyasi polemikler artarak sürerken, AKP saflarında, şartları müsait bulan ve kendine medyada yer bulma sevdasına kapılan bazı ucuz kahramanların ve demokrasi pehlivanlarının türediği görülmektedir. AKP’nin kimi yöneticileriyle milletvekilleri, fırsatı ganimet bilerek açıklama yarışına girmişlerdir. AKP’nin bu nevzuhur beyanat heveslileri, sanki 12 Eylül askerî darbesinden zarar gören kendileriymiş gibi, pişkince beyanlarda bulunmakla yetinmeyip, dönemin gerçek mağdurlarına da saldırmaya başlamışlardır. 12 Eylül darbesiyle bir ilgisi varmış ve kendisi tarafmış gibi görünerek tribünlere oynayan AKP, başından beri böyle hassas konularda, kamuoyunu aldatmaya yönelik gri propaganda ve algı saptırma yöntemlerini kullanmaktadır. Son olarak AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın 12 Eylül davasıyla ilgili konuşurken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye dil uzatması, AKP’nin malum seviyesiz yöntemlerine manidar bir örnek oluşturmuştur. MHP’nin Lideri hakkında ölçüsüz beyanlarda bulunmaya cüret eden Mustafa Elitaş, hem haddini, hem de yerini bilmemektedir. Elitaş, siyaset minderine kispetsiz dalan yalancı pehlivanlar gibi, eğilip el ense çekmeye çalıştıkça kendini rezil etmektedir. Herkesin bildiği bir gerçek vardır ki bugün AKP kurmayı olanların hemen hepsi sıcak yorganlarının altında uyurlarken darbe gelmiştir. Ülkücüler 12 Eylül darbesinin en ağır şartları altındayken, onlar ortada bile görünmemiş ve eteklerin altına saklanmışlardır. Buna rağmen, AKP başından beri 12 Eylül darbesini siyaset malzemesi olarak kullanmıştır; davanın başlamasından bu yana da aynı zihniyeti sürdürmektedir. Aklınca Başbakan Erdoğan’ı savunan Mustafa Elitaş’ın çok ciddi bir araştırma yapmasına gerek yoktur. Şöyle bir geçmişe uzandığında görecektir ki hiçbir AKP kurmayı 12 Eylül askerî darbesinden mağdur olmamıştır. Çünkü 12 Eylül’ün ürünü olan AKP zihniyeti o günün 12 Eylül Halkoylamasında CHP’nin vagonu durumundadır. O halde AKP yöneticilerine, 12 Eylül darbesi sırasında ve sonrasında bilhassa Başbakan Erdoğan’ın nerede ve neyle meşgul olduğunu iyi araştırıp kamuoyuna sağlıklı bilgi vermelerini tavsiye ederiz. AKP yöneticileri MHP’nin ve Ülkücülerin davaya müdahil olmasından da rahatsızlık duymuşlardır. Garip bir kıskançlıkla çadır tiyatrosuna döndürdükleri 12 Eylül davasına sahip çıkan iktidar partisinin tutumu, gülünç olduğu kadar zavallıcadır. AKP’nin hazımsızlığının arkasında, MHP’nin 12 Eylül’ü de içine alan anayasa değişikliği referandumu sırasındaki haklı tavrından duyulan rahatsızlık yatmaktadır. Ortaya çıkan bu haset tablosu, MHP’nin referandum döneminde hayır kampanyası yürütmekte ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Darbecilere yargı yolunu açan anayasa değişikliği için başlayan propaganda döneminde bizzat Başbakan’ın şehit Ülküdaşımız Mustafa Pehlivanoğlu için timsah gözyaşı döktüğünü AKP kurmayları ne yazık ki çabuk unutmuştur. Başbakan Erdoğan, o dönemde hem Ülkücülere ve MHP’ye olmadık iftiralar atmış, hem de Pehlivanoğlu’nun arkasından ağlayarak samimiyetsizliğini ve pişkinliğini ortaya koymuştur. Referandum sürecinde AKP ve Başbakan, Ülkücülerin ve MHP’lilerin oylarını çalmak için her yolu denemişler, halkın duygularını istismar etmekten kaçınmamışlardır. 12 Eylül davasını görmezden gelmemiz mümkün değildir. Davaya müdahil olmak, böyle bir istekte bulunmak, o acı dolu dönemi yaşamış her Ülkücünün hakkıdır. Çünkü darbenin ardından yıllar boyu sürecek insanlık dışı işkence ve muamelelere, faşizan baskılara maruz kalan, gencecik fidanları darağacına gönderilen Ülkücü Hareket’tir. Bu sebeple AKP’nin referandum dönemindeki ikiyüzlü politikasına hayır demek başka, 12 Eylül davası başka konulardır. Ancak bugün darbecilerden hesap soramayacağını anlayanlar bu süreci MHP’den hesap sorma şekline dönüştürmeye çalışmakta her zaman olduğu gibi hedef şaşırtma taktiğine başvurmaktadırlar. Ayrıca 12 Eylül davasında asıl yargılanması gerekenler; darbe dönemde özellikle Ankara Mamak askerî cezaevini yönetenler, orada işkenceleri bizzat uygulayan küçük rütbeliler, yurdun çeşitli bölgelerinde insanları toplayıp işkence eden polisler ve onlara emir veren polis şefleriyle o dönemdeki hukuk katilleridir. Ülkücü-Milliyetçi Hareket, 12 Eylül sürecinde yeterince acı çekmiş, yeterince bedel ödemiştir. 12 Eylül zorbalarının astıkları Ülkücüler, besledikleri ise AKP zihniyetinin mümessilleridir. Bu sebeple Milliyetçi Ülkücü hareketin 12 Eylül mezalimi için başkalarından alacağı bir ders, öğreneceği bir husus yoktur. Herhangi bir demokrasi ve fazilet mücadelesi yapmadan konjonktürün kucağında siyaset sofrasına konanların, başkalarının çektiği çileleri küçümseyen sonradan görmelerin tıkındığı haram lokmalar, günü geldiğinde acı acı çıkacaktır. |