Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Başbakan Tayyip Erdoğan, geçenlerde “Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Milletim sizin gibi düşünmüyor” gibi cümlelerle tiyatro ve sanat camiasıyla kavga başlatmıştır. Ardından da tiyatroların özelleştirilmesi için düğmeye basılmıştır. Bu yolla parti tabanına ve muhafazakâr kitlelere de çok ince ayar mesajları gönderilmekte, geleceğe dair manevi öngörüler için ilham verilmektedir. 28 Şubat süreci konusunda “’Demokrasiye balans ayarı yaptık” diyen askerler için devri sabık yaratan iktidar, şimdi kendisi devletin bütün kurumlarına siyasi balans ayarı yapmaktadır. Kendi amaçlarına hizmet etmeyen, kendi siyaset anlayışlarına ters düşen, kendi tercihlerini paylaşmayan bütün kesimler, AKP’nin ele geçirdiği devlet erklerinin baskısı altında sindirilmektedir. Maalesef devlet çarkı, iktidar tarafından özgürlüğüne düşkün ve yasal ölçüler içinde demokratik haklarını kullanmak isteyen kesimlerin önünde tehditkâr ve keskin bir giyotine dönüştürülmüştür. Herkesle didişmek, Başbakan’da itiyat ve tutku hâline gelmiştir. Gölgesiyle bile dövüşen Başbakanın böyle kavgacı ve gergin olmasının sağlıklı olmadığı ortadadır. Çoğunluk iktidarının beslediği egosunu frenleyemeyen Başbakan; sanat, iş ve siyaset dünyasından farklı demokratik seslere karşı kabul edilemez bir tahammülsüzlük içindedir. Oysa bilinmektedir ki kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirme, dünya görüşü ve hayat anlayışı değişik kimselere kendi telakkisini dayatma ihtirası, baskı rejimlerinin liderlerine özgüdür. Başbakan Erdoğan, kendisi gibi düşünmeyenleri ve Türkiye’nin meselelerine kendisi gibi bakmayanları milletten saymamaktadır. Erdoğan, “milletimiz” derken, aslında millî görüşten kopup AKP’li cüppesi giyenlerle cemaat mensuplarını kastetmektedir. Başbakanın millet anlayışında muhalefete oy verenlere, AKP yandaşı olmayanlara yer yoktur. Başbakan; farklılıkları millet potasında kaynaştırmak yerine, giderek daha çok ve tehlikeli şekilde birbirinden ayırmaktadır. Başbakan; toplum kesimlerini birbirine bağlayan evrensel değerleri benimseyeceğine, kendi dünya görüşüne aykırı bularak reddetmektedir. Molla Kasım kisvesine bürünen Tayyip Erdoğan’ın yaptığı, iktidar kayığına binip, kardeşlik ve insan sevgisini yeryüzüne hâkim kılmak için yüreğini ortaya koyan Yunus’un felsefesini siyasetin kirli denizlerine atmaktır. Erdoğan, kendisine oy veren kitleleri partisine raptedebilmek için maneviyat ve inanç içeren nazik ve hassas konuları sürekli canlı tutmakta, halkın etrafına kalın bir hamaset duvarı örerek ülke gerçeklerini görmelerini engellemektedir. Başbakan Erdoğan, özellikle dış politikada lider ülke rollerinin aranan aktörü gibi davranmaktadır. Bölge ülkeleri ve global güçlerle ilişkilerde senarist ve yönetmen olan ABD’nin bölgesel senaryolarını kendisi yazmış göstererek oynamakta, hamaset edebiyatıyla toplum kesimlerinin gözünü boyamaktadır. Siyasetçinin görevi, eleştiriye tahammül etmek, sanat ve medya dünyasından gelen, muhalif de olsa, farklı seslere kulak tıkamamaktır. Başbakanın “Siz milletten üstün müsünüz?” dediği kitleler, milletin ta kendisidir. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın insan ve siyaset anlayışını oluşturan, fikir dokusunu ören bu yaman çelişki, günü geldiğinde kendisini kamu vicdanında mahkûm edecektir. Başbakan Erdoğan’ın siyaseti; husumet, hamaset, hiddet ve egoizm üzerine kurulmuştur. Başbakan’a “Keskin sirke küpüne zarar verir” sözünü hatırlatıyoruz. Seyir hâlindeki mağrur ve hiddetli kaptanın ve AKP alametine binen yolcuların siyasi kıyametini uzak görmüyoruz.
|