Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın
Türk milleti sensiz asla Galip Erdem, “Ülkücünün Çilesi” adlı ölümsüz makalesinde, ülkücünün hal, karakterini ve kaderini şöyle özetler: “Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer… Büyük ülkü nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştanbaşa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. ” Ülkücüler aşkı ve ülkülerini ticaretmiş gibi yaşamazlar. Karşılığını bekleyerek sevmemiş ve sevmeyecektirler. Türk ülküsüne olan büyük aşklarının bedelini, dünyada, ancak vazifesini yapmış olmanın gönül rahatlığında ararlar. Ülkücüler, çıktıkları yolda ummadıkları meşakkatlerle karşılaşmış değillerdir. Bu meşakkatli yolu kasten tercih etmişlerdir. Bilir ve inanırlar ki büyük ideallere küçük yollardan ulaşılmaz. Yürüdükleri yolda hilelere, suiistimallere, kolaycılıklara prim vermez, her türlü alçaklığı yolun kutsiyetine ve haysiyetine halel getirmek kabul ederler. Bu izan ve şiarla yolunu, yoldaşını terk edenlerden olmazlar. Ülkücülerin nefsanî mücadelesi yoktur, nefisleriyle mücadeleleri vardır çünkü bilirler ki ülkücülük nefsini yenme cehdini mecbur kılar. Şahsiyetlerini mücadeleleriyle bir tutar, mücadelelerine yapılan her taarruzun önünde siper olmaktan imtina etmezler. İşte bu dava ve iman adamlarının Türk milleti lehine inisiyatif almasının, Türk milletini layık olduğu yere getirme azminin, Türk milletiyle buluşma adresinin adı Milliyetçi Hareket Partisidir. Milliyetçi Hareket Partisi, kurulduğu günden bu yana millet eksenli siyaset yapmakta ve Türk Milleti’nin bütün kararlarını siyasetinin merkezine koymaktadır. Kırk üç yıllık bu şerefli yürüyüşün, özellikle yeni kuşaklar tarafından bilinmesi ve tanınması da siyasi mücadelemize ayrı güç ve anlam katacaktır. Çünkü bu hareket; Türk'ün yüzyıla damgasını vuracağı günlere doğru kırk üç yıl önce başlatılan bir yürüyüşün adıdır. Bu yürüyüş; yufka yüreklilerle çetin yolların aşılmayacağını bilenlerin onurlu ve kararlı yolculuğunun tanımıdır. Bu yolculuk; vatanımızın insanına, toprağına, havasına, suyuna, dününe, bugününe ve geleceğine sahip çıkanların tarihidir. Bu tarih; Türk Milleti’ni hür ve müreffeh kılmak için mücadele ederken, cebindeki otuz beş kuruşla aç karnına hakka yürüyenlerin; darağacında kıbleye yönelenlerin; arkadaşlarını kurtarmaya giderken, fakülte kantininde bulduğu birkaç çekirdeksiz üzümle yaptığı sahurunu, 5 gün sonra şahadet şerbeti ile açanların kanlarıyla yazılmıştır. Çünkü Ülkücülük; çiledir, çabadır, çalışmadır. Ülkücülük; heyecandır, inançtır, sevdadır. Ülkücülük; yürektir, şuurdur, sabırdır. Ülkücülük; kavgadır, mağduriyettir, mahkûmiyettir. Ülkücülük; doğruluştur, uyanıştır, uyandırıştır. Mukaddes davamızda miskinliğe, gevşekliğe, laubaliliğe yer yoktur. Sorumluluğumuz büyük, yükümüz ağır, yolumuz çetindir. Tüm dava arkadaşlarımız bu gerçeklerin farkına varmalı, tutum ve davranışlarını bu kapsamda değerlendirmelidirler. Gelinen süreçte, hasar göreni onaracak, yıkılanı yeniden inşa edecek, aç olanı doyuracak, alçakta olanı yükseltecek ve yüceltecek, düşen bayrağı kaldıracak, hiçbir zaman indirmeyecek, minarelerden ezanı dindirmeyecek, kırılan kalpleri onaracak, solan ümitleri yeşertecek, haksız kazanç sağlayanı alaşağı edecek, mazlumlara el uzatacak, küsenleri barıştıracak, ayrı düşenleri buluşturacak bir irade ancak Türk milliyetçilerine nasip olabilir. Bu irade çekilmiş acıların, bir hilal uğruna toprağa batan güneşlerin çelikleşmiş ifadesidir. Türk milletinin derdini kendine dert etmeyenin, Türk milletinin endişesini yüreğinde hissetmeyip, Türk milletiyle kederde, tasada, neşede bir olmayandan böyle bir irade sadr olamaz. Geriye bir tek MHP kaldı… Toplum mühendislerinin, bölme ve bölünme heveslilerinin gayretlerini boşa çıkaracak, üç bin yıllık geleneği geleceğe taşıyacak, vatan hainlerinin, bölücülük hülyası görenlerin haddini bildirecek, din tüccarlarının, inanç hortumcularının karşısında İslam ahlak ve faziletiyle dimdik duracak, demokrasi simsarlarının, vicdan istismarcılarının karşısında yıkılmaz son kale olacak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ayaklar altındaki itibarını, tutup kaldıracak, Türk Milleti’nin dilini, dinini, devletini ilelebet yaşatacak, hiç değilse bu gayede ömrünü fedaya hazır olacak sadece ülkücüler vardı ve yine ancak ülkücüler kalmıştır. Geriye bir tek MHP kaldı… 4 Kasım 2012 tarihinde Ankara Arena Kapalı Spor Salonu alelade bir parti kongresine değil Türk milletinin kaderinin Türk milletince ele alınmasına şahit olacaktır. Türk’ün son yüzyılda gülmeyen makûs talihi değişecek, Türk devletinin tarih sahnesinden silinmesine engel olarak devleti kuran irade, o salonda yeniden şahlanacaktır. Türk Cihan Hâkimiyeti mefkûresinin tohumu yeniden o salonda atılacak, Türk milliyetçileri muhakkak muzaffer olacaklardır. Mesele zaman meselesidir. Bu irade, bu inanç ne kadar çok gönülde paylaşılırsa zaman o kadar çok kısalacaktır. Türk milleti sensiz asla…
|