AKP USULÜ SEÇİLMİŞ KRALLIK SİSTEMİ
“Kuvvetler ayrılığı” ilkesine dayanan hükümet sistemlerinin “Parlamenter Sistem”, “Başkanlık Sistemi” ve “Yarı Başkanlık Sistemi” olmak üzere üç türünün olduğu, genel olarak kabul edilen bir gerçektir. Peki AKP’nin “Anayasa Uzlaşma Komisyonu”na sunduğu hükümet sistemi önerisi, bunlardan hangisidir? Her ne kadar AKP yetkilileri tarafından “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” diye tabir edilmekteyse de AKP’nin önerdiği hükümet sistemi adeta “AKP Usulü Seçilmiş Krallık Sistemi”dir. Şöyle ki; 1. “Başkanın, Parlamentoyu (TBMM’yi) Fesih” Yetkisinden Dolayı “AKP Usulü Seçilmiş Krallık” Sistemidir. AKP’nin önerisinde, başkana yasama organını feshetme yetkisinin verilmesi, başkanlık sisteminden en temel sapmadır. ABD başkanına tanınmayan bu yetki, sadece Paraguay, Peru, Uruguay ve Şili’de uygulanan “Başkancı Sistemler”de tanınmıştır. AKP’nin önerisine göre; “Türkiye Büyük Millet Meclisi veya Başkan tek başına her iki organın seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verebilir. Başkanın ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Başkan bir defa daha aday olabilir”. Bu düzenlemenin, birlikte seçildiği için mecliste kesin hakimiyeti bulunan başkanın üçüncü dönem seçimlerini garanti altına almak üzere yapıldığı açıktır; Meclisin ve Başkanlık seçimlerinin yenilenmesine kısa bir süre kala, fesih süreci işletilerek başkanın üçüncü kez seçilmesi böylece sağlanacak, hatta aynı usul tekrarlanmak suretiyle başkanın ömrü oldukça saltanat sürmesi sağlanabilecektir. 2. “Başkanlık Kararnamesi” Yetkisinden Dolayı “AKP Usulü Seçilmiş Krallık” Sistemidir. AKP’nin önerisini, başkanlık sisteminden ayıran ikinci temel nokta, “başkana, başkanlık kararnameleri ile ülkeyi yönetme imkânı tanınmış olmasıdır”. Kuvvetler ayrılığına tümüyle aykırı olan böyle bir yetki ABD’de mevcut değildir. Böylece Türkiye, fiilen kararnamelerle yönetilir hale gelecektir. Bu ise, parlamentonun çıkartılacak yasalara ilişkin olarak sadece sınırlı bir tartışma ortamı fonksiyonunu görmesini bile anlamsızlaştıracak, muhalefetin çıkartılacak kanunlar dolayısıyla görüşlerini dile getirebileceği bir zemin olması da önemli ölçüde ortadan kalkacaktır. Yürütme organının bu derece güçlü düzenlendiği, dengelenemediği bir ortamda yargının da bu mekanizmadan etkilenmemesi düşünülemez. Esasen, yargısal süreç zarfında başkanın kararnamesi uygulanacak, geri döndürülemez sonuçlar zaten meydana gelecektir. Yani tek başına bu yetki dahi, başkanı tam bir “seçilmiş kral”a dönüştürmeye yeterli olacaktır. 3. “Başkanın, Üst Düzey Yöneticileri, Büyükelçileri Ve Özellikle Yüksek Yargı Organlarının Başkan ve Üyelerini, TBMM’nin Onayı Olmaksızın, Doğrudan Ataması” Yetkisinden Dolayı “AKP Usulü Seçilmiş Krallık” Sistemidir. AKP’nin önerisini, başkanlık sisteminden ayıran üçüncü temel nokta, “başkana, üst düzey yöneticileri, büyükelçileri ve özellikle yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerini, TBMM’nin onayı olmaksızın, doğrudan atama yetkisi vermiş olmasıdır”. Kuvvetler ayrılığına tümüyle aykırı olan bu yetki de ABD’de mevcut değildir; ABD Başkanı bu yetkiyi “kongrenin onayı” şartıyla kullanabilir. Oysa AKP’nin önerdiği sistemde, başkan, TBMM’nin onayı olmaksızın bu yetkiyi kullanabilecektir. Durum, yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerinin atanması bakımından daha da vahimdir. Nitekim; 3.1. AKP, “Anayasa Mahkemesi’nin 17 üyesinin 8’inin doğrudan ‘Başkan’ tarafından; 9’unun ise ‘başkan kontrolü altındaki’ ‘Meclis’ tarafından, yani dolaylı olarak yine ‘Başkan’ tarafından seçilmesini” önermekte ve böylece, en önemli yüksek yargı kurumu olan Anayasa Mahkemesi’nin, “Başkan”ın kontrolü altına girmesini benimsemektedir. 3.2. AKP, “Hakimler Savcılar Kurulu’nun 20 üyesinin 7’sinin doğrudan ‘Başkan’ tarafından; 7’sinin ise ‘başkan kontrolü altındaki’ ‘Meclis’ tarafından, yani dolaylı olarak yine ‘Başkan’ tarafından seçilmesini” önermekte, sadece 6’sının “hakim ve savcılar arasından alt derece mahkemesi hakim ve savcılarınca seçilmesi” suretiyle adeta “1 parmak bal sürmekte” ve böylece, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun da “Başkan”ın kontrolü altına girmesini benimsemektedir. 3.3. AKP, “Yargıtay” ve “Danıştay”ın kapatılmasını ve bunların yerine “Temyiz Mahkemesi” kurulmasını; Temyiz Mahkemesi’nin üyelerinin ¼’ünün doğrudan ‘Başkan’ tarafından, ¾’ünün ise “başkanın kontrolü altındaki’ ‘Hakimler ve Savcılar Kurulu’ tarafından, yani dolaylı olarak yine ‘Başkan’ tarafındanseçilmesini” önermekte ve böylece, bugünkü Yargıtay ve Danıştay’ın toplamına tekabül eden Temyiz Mahkemesi’nin de “Başkan”ın kontrolü altına girmesini benimsemektedir. 4. “Başkanın, TBMM Tarafından Kabul Edilen Kanunlara Karşı Ağır Veto” Yetkisinden Dolayı “AKP Usulü Seçilmiş Krallık” Sistemidir. AKP’nin önerisinde yer alan, Başkanın, yasamaya karşı “ağır veto yetkisi” -ki bunun oranı 3/5’tir- nedeniyle TBMM’nin yasama gücü neredeyse anlamsız hale gelecektir. Bilinmelidir ki mevcut anayasamıza göre, 3/5 gibi bir çoğunluk, ancak “anayasa değişiklikleri”nde aranmaktadır. ABD Başkanının dengelenmesine ilişkin sistemlerin hiç biri mevcut değilken, “veto yetkisinin” ABD’dekiyle aynı oranda güçlü bir şekilde tanınması, “başkanlık kararnamesi çıkarma yetkisi” ile birlikte düşünüldüğünde, sistemi daha da dengesiz, denetimsiz ve böylece “seçilmiş krallıkçı” bir hale getirecektir. 5. “Başkanlık Seçimi İle TBMM Seçiminin Aynı Gün Yapılması”ndan Dolayı “AKP Usulü Seçilmiş Krallık” Sistemidir. AKP’nin önerisinde “başkan” ile “TBMM” seçimlerinin aynı gün yapılması önerilerek, başkan seçilebilen bir kişinin TBMM’de de rahat bir çoğunluğa sahip olması garantilenmektedir. Çünkü aynı seçimde, aynı siyasal eğilime göre sonuçların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Partinin genel başkanı başkan seçileceğinden, partisi üzerindeki hakimiyeti daha da güçlü şekilde devam edecek, bu sayede partinin parlamentoda oluşan çoğunluğundan dolayı parlamento üzerinde de kesin bir hakimiyeti olacaktır. 6. “Başkanın, Partisi İle İlişkisinin Kesilmemesi”nden Dolayı “AKP Usulü Seçilmiş Krallık” Sistemidir. AKP’nin önerisinde, başkanın yasama organı üyeliği sona ermekte, ama partisi ile ilişiği kesilmemektedir. Başkanın, “genel başkanı” olduğu partisi ve o partinin yasama meclisindeki çoğunluğu marifetiyle, yasama üzerindeki hakimiyetini pekiştiren bir durum olan söz konusu düzenleme de kuvvetlerin sert ayrımına dayanan başkanlık sistemi ile bağdaşmamaktadır. Nitekim ABD’de de başkan, partisinin genel başkanı değildir. 7. “Denge Ve Denetim Mekanizmalarının Olmaması”ndan Dolayı “AKP Usulü Seçilmiş Krallık” Sistemidir. AKP’nin önerisi hayata geçerse, yetkilerin başkanda toplanacağı tam bir “kuvvetler birliği” meydana gelecektir. Bu sistemde TBMM, bir yasama organı olarak değil, ilave yetkileri de dikkate alındığında, başkanın bir danışma organı gibi çalışacaktır. Çünkü başkana tanınmış olan ve etkisiz kılınabilmesi için en az 3/5 üyenin oy birliğini gerektiren veto yetkisi, yine başkana tanınmış başkanlık kararnamesi ile başkana tanınmış yasama meclisini fesih yetkisi birlikte değerlendirildiğinde, bu sistemde başkanın hukuken dengelenebileceği herhangi bir denge ve denetim mekanizması olmayacaktır. Oysa başkanlık sisteminin iyi işlediği yegane devlet olan ABD’de çift meclisli (Senato ve Temsilciler Meclisi) bir yasama organı mevcuttur, başkanın yasamayı fesih yetkisi yoktur ve başkanın yasamayı etkisiz hale getirmesine yol açabilecek başkanlık kararnamesi çıkarma gibi bir yetkisi de yoktur; bütün bunlardan dolayı da yasama organı en önemli denge ve denetim mekanizmalarından biridir. Keza ABD’de başkanın partisi ile güçlü bir ilişkisinin olmaması, hatta genel olarak parti disiplinin olmaması da önemli bir denge ve denetim mekanizmasıdır. Ayrıca sivil toplum örgütlerinin son derece etkili olması, seçmenlerin siyasi sosyalleşme ve demokratikleşme düzeyleri gibi pek çok önemli denge ve denetim mekanizması da ABD’de başkanlık sisteminin iyi işlemesini sağlamaktadır. Dolayısıyla bütün bu denge ve denetim mekanizmalarının olmadığı ama ABD başkanın bile sahip olmadığı çok önemli yetkilerin başkana tanındığı bir hükümet sistemi “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” olarak değil, olsa olsa “AKP Usulü Seçilmiş Krallık Sistemi” olarak adlandırılabilir. 8.AKP’nin 2002 ve 2007 Seçim Beyannamelerinde “AKP Usulü Parlamenter Sistemi” benimsemesine rağmen, 2011 Seçim Beyannamesinde ise ani bir “U” dönüş yaparak “Başkanlık, Yarı-Başkanlık ve Partili Cumhurbaşkanlığı” sistemlerinden birinin benimsenmesi gerektiğini ileri sürmesi ve en nihayetinde 2012 yılında “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” adı altında “AKP Usulü Seçilmiş Krallık Sistemi” önermiş olması da önemli bir tutarsızlık ve çelişkidir.
Oktay ÖZTÜRK
|