Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın “Partimize saldıran CHP Genel Başkanı ve sözcülerine cevaben” yapmış olduğu basın açıklaması. 22 Eylül 2018
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri Sayın İsmet BÜYÜKATAMAN’ın
“Partimize saldıran CHP Genel Başkanı ve sözcülerine cevaben”
yapmış olduğu basın açıklaması.
22 Eylül 2018

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğer bu ülkede bir milliyetçi parti varsa, bir vatansever, vatanperver varsa o partinin adı Gazi Mustafa Kemal'in partisi Cumhuriyet Halk Partisi'dir.” demektedir. Ayrıca CHP’li bir vekil partimizle ilgili bazı sözler sarf etmiş.

CHP’nin anladığı milliyetçilikle bizim anladığımız milliyetçilik arasında dağlar kadar fark vardır.

Türk milliyetçiliği ülküsü, Türk milleti kimliğinde birleşerek millet olgusuna birlikte vücut veren tüm vatandaşlarımızı bir bütün olarak kucaklamaktadır. Türk milliyetçiliği etnik, ırkçı, ayrımcı ve bölücü tahriklere ve tuzaklara karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi ve koruyucu kalkanıdır.

Milli kimliğimizin ve birliğimizin temeli ve birleştirici tutkalı olan bu milliyetçilik anlayışı, Türkiye’nin mayasıdır.

Türk milliyetçiliği, ırkçılık, etnik fitne ve düşmanlık üreten ve bunlardan beslenen değil tam tersine bu insanlık dışı duyguları mahkûm eden milli şuurun adıdır. Bu bakımdan, “iç düşman yaratma ihtiyacı” ve “biz ve ötekiler” gibi kurgu ve kavramlar Türk milliyetçiliğine uzak ve yabancıdır.

Türk milliyetçiliği, vatanına ve milletine, bunların temsil ve ifade ettiği tüm değerler manzumesine karşılıksız bir aşkla, derin bir sevgi ve imanla bağlanmaktır.

Bölücübaşı Öcalan’ın avukatını milletvekili yapmak mı milliyetçiliktir, yoksa HDP’lilerle el ele yürümek mi milliyetçiliktir? Kılıçdaroğlu milliyetçilikten ne anladığını açıklamalıdır.

Ciltlerce kitabı şu beş satırda anlatmış Mevlana Hazretleri: 

“Kör cehalet çirkefleştirir insanları;

Suskunluğum asaletimdendir...

Her lafa verecek bir cevabım var...

Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, 

Bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”

CHP sözcüleri ve türevleri, cehaletin bataklığına saplandıkları için gelişi güzel konuşmayı marifet saymakta ve yine kendileri gibi kiralanmış kafalardan aldıkları sufleleri aktararak biçilen rollerinin gereğini yerine getirmektedirler.

Eleştirilerin ve Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin karalanmasının sebebi, partimizin birçok alanda inisiyatif almasının ve gündem yaratmasının hazmedilememiş olmasıdır. En önemlisi de partimizin okyanus ötesi senaryolara peşinen set çekmesi, bu yönde Türk kamuoyunun gözünü açması ve 15 Temmuz gecesinden başlamak üzere Türkiye’yi adım adım Ankara merkezli bir bakış açısına kavuşturmasıdır.

Adında halk olan, halkın partisi olduğunu iddia eden CHP, her teklifimizde niye kendinden geçiyor, niye rahatsız oluyor? Bunun sebebi bellidir. Maalesef Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ün CHP'si 10 Kasım 1938'de Atamızla beraber gömülmüştür. Müdafaa-i Hukukçuluğu, Kuva-yı Milliyeciliği bırakmış; önce “Ortanın Solu” deyip Moskova yoluna, daha sonra da PKK’nın şehir kadrolarını TBMM’ye taşıyarak Bekaa ve Kandil yoluna yürümüştür.

İmralı’nın ve Kandil'in ışığını önüne alıp yürüyen bugünkü CHP, Türkmenlerin feryatlarına kulak tıkayıp sözde Kürdistan referandumunda Barzani’yi savunur. Türk’ün ve Türkiye’nin düşmanlarıyla doğrudan veya dolaylı ittifak yapmayı iyi bilen CHP, şanlı ordumuz Zeytin Dalı Harekâtı esnasında terör yuvalarını karış karış temizleyip Afrin’e doğru ilerlerken Afrin merkezine operasyon yapılmasına karşı çıkmayı da ihmal etmez. Sözde anti-emperyalisttir ama S-400 füzelerini almak istediğimizde, kırk dereden su getirir. Özünde ne olduğunu ve kime hizmet ettiğini de böylece açık eder.  

Bugün gelinen noktada CHP, PKK’nın sözcüsü olmuştur. Geldiğimiz noktada CHP’nin kanalı artık Rudaw TV’dir.

Milletin beklentilerini görmekten çok uzak olan CHP yönetimi, HDP’nin koruyucu kalkanı olmuştur. CHP’nin adına ve amblemine tarihten gelen sebeplerle bağlı vatansever tabanına rağmen CHP’yi yönetenler, cezaevindeki HDP’lilerin boşluğunu doldurma çabasındadır. Zira CHP’de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesiyle birlikte başlayan flört, zamanla gayrı meşru bir birlikteliğe dönmüştür. 24 Haziran seçimlerinde ise artık gün yüzüne çıkmış bir beraberlik başlamıştır. Bu sebeple CHP’de bu gayrı meşru ittifakın gereğini yerine getirme telaşı vardır. Aksine davranırsa HDP’nin CHP’yi gammazlama korkusu da cabasıdır. Dolayısıyla CHP, HDPKK’nın ağır şantajı altındadır. İradesi teslim alınmıştır, temyiz kudretini kaybetmiştir. Acilen hacir altına alınmalıdır.

Meşhur fıkradır; bir gün Bektaşi’ye, “Neden namaz kılmıyorsun?” diye sormuşlar. Bektaşi de “Kur'an'da namaza yaklaşmayın ayeti var.” cevabını vermiş. Soranlar, “Ama o ayetin başında içkiliyken namaza yaklaşmayın ifadesi var.” deyince, Bektaşi, “Ben hafız değilim.” cevabını vermiş.

CHP sözcülerinin durumu tam olarak budur. CHP yöneticilerine tavsiyemiz, Sayın Genel Başkanımız ne söylemiş, önce onu iyi okuyup anlamasını bekleriz. Ama CHP’deki kronik anlama güçlüğü aşikâr olduğu için beklentimizin boşa çıkması şaşırtıcı olmayacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduğunu iddia ederek Millî Mücadele’nin aziz hatırasına her fırsatta saygısızlık eden CHP, muhalefet etmek ile tahrip etmek arasındaki farkı idrakten yoksun bir hâle gelmiştir. Bu durumda, doğal bir sonuç olarak devlet mefhumunun ne olduğunu idrakten yoksun bir partinin temsilcisinden de ancak bu açıklamalar beklenir.

Bu çerçevede, CHP’nin sözcüleri Sayın Genel Başkanımızın adını ağızlarına alırken iyi düşünmelidir. CHP, Türk siyasî hayatı içinde geliştirdiği seviyesiz üslubu MHP için kullanmamalıdır. Bu tavsiyelerimizin aynı zamanda bir nasihat ama eğer idrak yoksunluğu devam edecekse bir uyarı olduğunu da özellikle hatırlatmak isteriz.