Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları Genel Koordinatörü Ankara Milletvekili Sayın Nevin Taşlıçay'ın 8 Mart Dünya Kadınlar günü münasebetiyle yapmış olduğu basın açıklaması. 8 Mart 2019
Ana SayfaAna Sayfa  

Kadrolar

Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları Genel Koordinatörü Ankara Milletvekili
Sayın Nevin Taşlıçay'ın 8 Mart Dünya Kadınlar günü münasebetiyle
yapmış olduğu basın açıklaması.
8 Mart 2019

KADINLAR GÜÇLENSİN TÜRKİYE BÜYÜSÜN

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların zarafeti, asaleti, vicdanı, merhameti, toplumun diğer yarısı olma özelliği gibi hatırlatmaların yanında; pratikte kadınların bir önceki yıla göre kazanımlarının ve daha da ötesinde toplumsal cinsiyet eşitliğine kadın perspektifinden ziyade insan perspektifinden bakmanın zamanı olarak görülmelidir. Şiddetle, yoksullukla, cam tavan sendromuyla anılan kadının dikkatini, erkek çocuğunun yetiştirilmesine çekmeliyiz. Türk kültüründe erkek çocuğunun küçüklükten başlayarak kurduğu hegemonyanın baş müsebbibi biz kadınlarız. Toplumun, dini ve kültürel olarak kutsiyet atfettiği kadını, yine biz kadınlar olarak kendi ellerimizle ikinci plana itiyoruz ve çözümü de çok başka yerlerde arıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çözümünü, klasik kadın tartışmalarının dışında, erkek üzerinden okumalar yaparak gündeme getirmeliyiz. Bu gelecek için önemli bir adım olacaktır.

Dünyadaki toplumsal değişiklikleri, toplayıcılıktan avcılığa geçişten bu yana, yani eski çağlardan günümüze kadar irdelediğimizde ortaya çıkan kadının ikinci plana düşüşü ne yazık ki yıllar içinde sadece boyut değiştirmiştir. Toplayıcılık ile yaşamın idame ettirildiği dönemlerde evin yaşlısı, çocuğu ve erkeği evde iken, kadın bitki toplayan ve diğerlerini doyurandır. Neslin devamını da sağladığı düşünülürse, kadın o gün de kutsal bir yere sahiptir. Ancak ne zaman ki avcılık başladı, o gün erkeğin gücü ile konumu ön plana çıktı ve bugün ki sorunlar baş göstermeye başladı. Otlak savaşları, sömürgecilik, ateşli silahın icadı, sanayi devrimi ve kapitalist düzen derken tüm toplumsal kırılmalar kadını dönüştürse de ikinci plandan kurtaramadı. Özellikle sanayi devrimiyle kadının hak mücadelesi hız kazansa da kadın hak ettiği yere kavuşamamış sadece ekonomik bir değer olarak görülmüştür. Yine ikinci planda görülmeye devam edilmiştir. Kadın evden çıkmış olsa da çalışmaya başladığı fabrikada yine hakir görülmüş ve başta eşit işe eşit ücret alamayarak çok daha başka sorunlarla baş etmek zorunda kalmıştır.

Kadın meselesinde batının sözde üstünlüğü bugün için genel kabul de olsa, burada ciddi bir iki yüzlülüğün olduğu rakamlara yansımasa da gözlerden kaçmamaktadır. Medyanın, reklam dünyasının, kapitalizmin sömürdüğü kadın batılı toplumlarda ruhunu kaybetmiş ve sistemin “tüketeni” olarak kendine biçilen misyonla edilgen duruma itilmektedir. Bu çerçevede kadın için verilen üst düzey mücadeleye rağmen kadın özelinde batıda da pek çok sorunun çözülemediği aşikârdır. Her ne kadar kadın; evde, ailede; el üstünde ve manevi dünyanın mimarı pozisyonunda; kültürün, medeniyetin taşıyıcılık misyonunu üstlenmiş durumda ve yarınların şekillendiricisi olarak görülse de şiddetle, eğitime erişim ve istihdam sorunları ile anılmaktan kurtulamamaktadır.

Kadının hem evden çıkması hem de hala evin, ailenin, geleceğin tüm sorumluluğunu üzerinde hissetmesi farklı sıkıntıları gündeme getirmektedir. Kadının yükü artmış, buna rağmen yeni bir kültürel düzenlemeye geçilememiştir. Eskiden evin geçimini sağlamakla sorumlu erkek iken, kadın ev işleri ve çocukları ile meşguldü. Yeni dönemde kadınlar için bu görevler devam etmekle birlikte kadınlarımız erkekler kadar iş hayatında da yer almaktadır. Buda kültürel, toplumsal ve ekonomik olarak birçok yeni sorunun ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Aile kavramı, çocuk büyütme, kadının ekonomideki rolü gibi pek çok meselede krizler yaşanmakta ve toplumumuz bu entegrasyonda pekte başarı gösterememektedir. İşte tam da burada, Türkiye’nin yeni bir paradigmaya ihtiyacı olduğunu söylemek, sorunun tespiti açısından önemlidir. Kadın meselesini kendi kaderine bırakmak, yaşanan sorunların yenilenmesi ve boyutlarının artarak ilerlemesinden başka bir sonuç doğurmamaktadır. Tarihi köklerimizden aldığımız referans ve toplumumuzun dinamikleri ile çözebileceğimiz bu sorunlar sadece Türkiye’nin değil gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin de gündemindedir. Kadını hem ekonominin bir parçası haline getirmek hem de kadını kadın olarak kabul etmek, insan hakları çerçevesinde bakmak zor olmasa gerek.

Kadını, ailenin, kültürün taşıyıcısı olarak konumlandırırken üzerinden bazı yükleri de almak gerekmektedir. Bu minvaldeki sorunları günü kurtarma refleksiyle değil, kadının güçlenmesi Türkiye’nin büyümesi hedefiyle uzun uzadıya tartışmak ve hayata geçirmekte bizlerin, milliyetçi aydınların başlıca görevidir.

Türk modernleşmesinde kıymetli bir yere sahip olan milliyetçi aydınlarımızın bir buçuk asırdır verdiği mücadelenin devamlılığı bu çerçevede çok önemlidir. Dün Ziya Gökalp’in, İsmail Gaspıralı’ nın, Şefika Gaspıralı’ nın, Nezihe Muhittin’in, Halide Edip’in başlattığı mücadeleyi bugün için yarım asırdır siyaset arenasında sürdüren Milliyetçi Hareketin ve lideri Devlet Bahçeli’nin büyük bir cesaret ve bilgelikle attığı adımları referans almak, Türk kadınını hak ettiği yere taşımak için önemli bir istikamettir. Liderimizin bu meseledeki güncel bakış açısı, “Mutlu Kadın Huzurlu Türkiye” ve “Kadınlar Güçlensin Türkiye Büyüsün, Türkiye Yürüsün” hedefi oldukça önemlidir. Bu iki sloganın barındırdığı anlamlar aynı zamanda Milliyetçi Hareket’in kadın meselesini müstesna bir yere koyduğunun da en büyük belgesidir. 50. Yılında Kadın Eliyle 50 Projemizle Türk kadını için mücadelemiz son surat devam edecektir. Bu vesileyle başta şehit anaları ve eşleri olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.