EMİN HALUK AYHAN

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Denizli Milletvekili
Sayın Emin Haluk AYHAN’ın TBMM’de yapmış olduğu basın toplantısı.
25 Nisan 2013

Değerli Basın Mensupları,

Ülkeyi yönetemeyen AKP, ülke yönetiminin geleceğini akillere bağlamış vaziyettedir. Terörü bitiremeyen AKP’yi terör eskitmiştir. Terör sorununa terör demeden, akillerin vatandaşa anlatmasından medet umar hale gelmiştir.

Vatandaşın akillere olan tepkisini gören AKP’lilerin korkuları giderek daha da artmaya başlamıştır. Akillere bir şey olursa sorumlusu Bahçeli diyecek kadar zavallılaşmaktadırlar.

AKP ülkeyi yönetemediğini fiilen kabullenmiştir. Akil olayını topluma anlatmakta da zorluk çekmektedir. Aynı zamanda gelişmeleri topluma anlatmaktan korktukları için MHP’yi sorumlu tutmaya, iftira atmaya çalışmaktadırlar.

Ülkeyi yönetenler ateşe attıkları akilleri korumakla görevlidirler. Onlara ne olabileceğini biliyorlardı ve onlar bile bile ateşe attılar. AKP‘liler kendileri kaçıyorlar. Şimdi de akillerin başına geleceği olayların ne olduğunu kendileri çok iyi bildikleri için MHP’yi ve Sayın Genel Başkanımızı adliyeye jurnallemeye başlamışlardır.

Zaten adalet mekanizmasına talimat verdikleri daha önce bizzat hükümetin en yetkili makamlarınca kamuoyuna ilan edilmiştir. Ancak, bu tür jurnallemeler MHP’yi korkutamayacaktır. Bu defa yargı mensuplarının daha önceleri ifade ettiği gibi sayın başbakan ve çalışma arkadaşları doğrudan MHP’yi hedef göstermeye başlamışlardır.

Bursa ve ardından İzmir Mitinginden sonra çılgına dönen AKP yönetimi vitesten atmış, MHP’ye saldırmaya başlamıştır. Daha önce alanların doluluğu, kaç kişi aldığı, taşıma kalabalıklar getirildiği gibi saçma sapan ifade ileri sürenler artık bu tür değerlendirmelerden vazgeçmişlerdir.

Daha önce arabalı vapur seferlerinin iptalinden medet uman AKP, bu defa tren seferlerinin iptalinden medet umar hale gelmiştir.

Başka siyasi partili vatandaşların geldiği ifade ederek olayı farklı boyutlara da değerlendirme yapmaya başlamışlardır. Mitinge gelen vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduklarını atlamışlardır.

AKP, MHP mitinglerini arabalı vapur ve tren seferlerinin iptali ile engelleyemez. Gelen vatandaşlarımız toplama ve yoklama ile değil, gönül seferberliği ile alanlara gelmiştir.

AKP, MHP mitinglerini hazmetmeye alışmalıdır. Alışacaktır. Mecburdur. Alana gelen her vatandaş T.C.’nin vatandaşıdır. AKP’liler bunu bilmelidirler.

Türk Bayrağını  alıp Alsancak’a koşan insanlardan kimse rahatsız olmamalıdır. AKP’de rahatsız olmamalıdır. Demokrasinin gereği budur. MHP sokaklarda değil, meydanlardadır.

Biz Türk bayrağının başından Türk kelimesinin çıkmasını isteyenlerle beraber olmayız. Akil adam diye onları Türk Milletine yutturmayız. Bu ancak, AKP’ye yakışan bir durumdur.

Defalarca AKP için yazdıklarından dolayı işinden kovulanlar bile akil pozisyonuna girmişlerdir. Bu durumda akil olanda, akil yapanda düşünce zafiyeti içinde olabilir.

Artık, akiller irtifa kaybetmeye başlamışlardır. Bazıları zorlanarak, sürüklenerek gitmekte, bazıları izin almakta, bazıları raporlu sayılmakta bazıları da yok sayılmamak için orada olsalar bile olmadık konularda beyanda bulunmaktadırlar.

Zorlanarak, emirle toplanan sivil toplum örgütleri ile kendilerini anlatmaya çalışmaktadırlar. Oralarda bulunan sivil toplum örgütlerinin sorularına bile tahammül gösterememektedirler.

Kamu kurumu temsilcileri bile sivil toplum örgütü temsilcisi gibi toplantılara gönderilmektedir.

Hakkâri’ye diğer partilerin gidemediğini ifade eden Sayın Başbakan yönettiği Türkiye’nin ne hale geldiğini hiç düşünmemekte, hiç rahatsız olmamaktadır. Ülkeyi yönetmekte olanlar böyle bir durumda utanç duymalı, ülkeyi ne hale getirdiğini bir kez daha düşünmelidir. Sanki ülke güvenliğinden PKK sorumluymuş gibi davranmaktadır.

PKK’ya taviz vermedik belgeleyemezler diyenler var. Belgelemeye ihtiyaç olduğunu düşünmeleri bile züldür. Yazıklar olsun.

AKP 2009’da Öcalan’ın çizdiği yol haritasında adım adım ilerlemektedirler. Artık, AKP dönülmez, iflah olmaz bir yola girmiştir.

PKK’nın çekilmesinin barış diye ifade edenler, bunun böyle olmadığını, muhataplarının basındaki sözlerine bakarak anlamalıdır.

AKP’nin hareketinden Kandil’in AKP’ye güvenmediği anlaşılmaktadır. Zaten çekilme ve PKK’nın sözde demokrasi taleplerinin Anayasa değişikliği dahil birlikte yürütülmesi talep edilmektedir.

Şimdiye kadar hükümetin barıştan anladığının PKK’nın geri çekilmesi olduğunun düşünülmesi halinde ciddi kriz çıkacağı uyarısı AKP’ye açıkça yapılmaktadır.

Barış, Kürt sorununun çözülmesi ve demokratikleşme olarak AKP’ye söyleniyor.

Bütün bunlardan sonra PKK’nın silah bırakması gündeme gelecek diye rest çekiyorlar. Kürdistan’daki yönetim nasıl olacak tartışmaları var.

AKP bunlardan hiç rahatsızlık duymuyor. Duymuş olsa Öcalan Milliyet gazetesinde çıkan tutanaklarına da karşı çıkardı. Karşı çıktı da muhtevasına değil yayınlanmasına karşı çıktı.

O tutanakları kim tutmuştu. BDP Genel merkezine tutanakların son halinde mutabakat sağlamak için mi gönderilmişti?

Hükümet yanlısı yazarlar bile akil insanların işi popülarite aracı olarak kullanılmamasının gerektiğini söylemektedirler. Daha da ötesi her birinin bireysel çözüm önerilerini anlatmaya kalkıştı 63 ayrı modelin ortaya çıkacağından bahsetmektedirler.

İkna edelim derken kafa karışıklığı yaratılabilir denmesi bile, heyetlerin ne yapacaklarından emin olmadıklarını göstermektedir.

Yasadışı düzenlemenin adeta kitlesel paranoyaya dönüştüğü, herkesin kendinin dinlendiği kanaatinde de olduğu düşüncesi komisyona bilgi veren gazetecilerin kanaatleri olarak kamuoyuna yansımaya başlamıştır.

AKP, MHP’den rahatsızdır. MHP’nin Al bayraklı, Türk Bayrağı ile donatılmış mitinglerinden rahatsızdır. Diyarbakır’daki, İmralı canisinin resimlerinin yer aldığı, güvenlik görevlilerin tedbir almaktan vazgeçtiği ve kontrolün PKK militanlarına bırakılan toplantılardan da rahatsız değildir.

MHP’yi hedef gösterme gayreti içinde olan AKP provokatörlük yapmakta, MHP’yi hedef göstermeye devam etmektedir. Akillerin güvenliğini sağlamakta sorumlu değilmiş, mesul değilmiş gibi MHP’yi hedef göstermeye çalışmaktadır.

Bunlarda bazıları AKP dışındayken Milli görüşün başındayken AKP’ye demediğini bırakmıyordu. Şimdi de milli görüşü AKP’nin temsil ettiğini söyleyebilecek kadar düşünce dünyası hasara uğramış vaziyettedir.

Daha ötesi gömlek değiştirdik sözünü o günün şartları içinde söylenmiş sözler olarak ifade ediyor. Hâlbuki AKP’ye avcı kekliği olarak transfer edildikleri kamuoyunda yaygın bir şekilde konuşulmaktadır.

Artık akil insanlar Başbakanın kullandığı dili Beşir Atalay’a şikâyet eder olmuşlardır. Hükümetin dilinin iletişime açık olmadığı da akiller tarafından ifade edilir olmuştur.

AKP’liler algı yönetimi ile memleketi ilelebet yönetmeye devam edebileceklerini düşünmektedirler.

Değerli Basın Mensupları,

Türk Milleti’nin umudunun adı Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Vatandaşlarımız, milli birliğimiz etrafında oluşan umutlarımız için Milliyetçi Hareket Partisi’ne yoğun bir şekilde yönelmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi, her türlü engellemelere rağmen meydanlardadır. Açıkça, yüreklice, korkusuzca, her şeyi bu meydanlarda söylemektedir. Bu duruş, kendi söyleyemediklerini, PKK’ya verdikleri tavizi “biz değil, devlet yapıyor” diyenlere, karanlık sokaklarda PKK ile müzakere edip devleti idare ettiklerini sanan korkaklara ibret olacaktır.

Değerli Basın Mensupları,

Artık iktidar, ayıplarını örtmek için her gün mevzuat çıkarmaya çalışmaktadır. 10 senede 50 kere değişen iaşe kanunu olur mu?  Kamu ihale kanunu iaşe tevziatı kanunu haline gelmiştir.

Sayıştay’ı hepten devre dışı bırakılmaya çalışılmaktadır.

Parlamento bütçe uygulamasına ilişkin raporları görmeyecek. Bunların sonu hayır değil diye söylüyorduk. Şimdi herkes söylüyor.

Yapılan yanlış düzenlemeler nedeniyle bürokratların anayasa mahkemesi kapılarında beklediğini basında yer almıştır. Bu olay AKP açısından utanılacak bir meseledir.

Şimdi basın iktidarın ömrünün uzun sürmeyeceğini, AKP’nin hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük yapanlar ile bunların kamudaki ortaklarını kurtarmak için gece yarısı düzenleme yaptığını söylüyor.

Yapılanların;

- Çıkar amaçlı suç örgütleri yasasının değiştirilmesi

- İhaleye fesat karıştıranların ceza süresinin 12 yıldan 3 yıla indirilmesi

- Kamu ihale yasasında 50 civarında değişikliğin yapılması

- Sayıştay denetiminin etkisizleştirilmesi, şimdiden hiç Sayıştay’a sorulmadan değişiklik yapılmaya çalışılması

- Bürokratların son derce huzursuzluk yaşaması olarak sayılıyor.

Daha önce Başbakana 1 Milyar Doları var diyenlere bir şey diyemeyenler otomobil imalatında muhatap alınıp hakaret edilmektedir.

İstanbul’da sülieti bozan binalar yapanlara Başbakan küsmüş. Binanın kime ait olduğu tartışılıyor. Onu sonraki toplantılara bırakalım da bu ruhsatlar ne zaman verilmiş.

Bazı bakanlar hükümetin ekonomi modelinin eskidiğini, yenisine ihtiyaç olduğunu söylüyor. Başbakan yardımcısından tık yok. Onun bakanlara karşı süngü düşmüş vaziyette.

Şeker hususunda yeni bir tasarı gündeme düşmüştür. Çiftçi örgütleri rahatsızlıklarını açıkça dile getiren hükümet tarafından dikkate alınmamaktadırlar.

- Şeker pancarı üreticilerinin kaygılı oldukları bize ulaşan şikâyetlerden anlaşılıyor.

Tasarıda;

- Nişasta bazlı şeker lehine değişiklik yapılıyor.

- Gıda dışı kullanılan şeker kota dışı tutuluyor.

- Daha önce özelleştirmeye devam edilsin deniliyordu. Hükümetin talimatıyla durduruldu.

- Sayıştay denetimi getiriliyor. Ancak, Sayıştay denetiminden kaçan ve denetimi etkisiz hale getiren hükümet, burada da şeker fabrikalarını denetimden kaçırmış olacak.

- Şeker fabrikalarından emekli olan nitelikli personel gitti çözüm yok. Yenisini alamadılar. Sektör problem yaşıyor.

- Üretimde maliyetler yüksek, bazı fabrikalarda polar şeker oranı ortalamanın altında, bazı fabrikalarda kampanya süresi düşük, üretim düşüyor, maliyetler artıyor. Sosyal amaç bile şeker fabrikaları ve bulunduğu bölgelerde dikkate alınmamış vaziyette. Bunlar tasarıda dikkate alınmamış.

- Pankobirlik bile tasarıya karşı. Pankobirliğe daha önce verilen taslakta yer alan hususlar bu tasarıda yer almamış. Tasarının hazırlanmasında şeffaflık ve katılımcılık yok. Bütün tasarılarda olduğu gibi.

- Bu nedenle çiftçi hayal kırıklığı yaşıyor. Kota daralması hayvancılığı menfi etkileyecek.

- Kurula üye seçimi tamamen bakanlığın uhdesinde alındığından üreticiler şikâyet ediyor. Bu üreticinin katılımcılığını engeller.

- Şeker pazarının gıda ve gıda dışı şeker diye ayrılması problem olarak görülüyor.

- Bu tasarı; 900.000 tonluk üretimde problem hale geliyor. Bu yük, problem üreticiye taşıttırılmak isteniyor.

Hükümet yeni varlık barışı uygulaması için yasal düzenleme için hazırlık yapıyor. 130 Milyar $’dan bahsediyor.
50 Milyar$’ı ABD hazine kâğıdında diyor. Daha önce böyle bir uygulama yaptın. Bunlar AKP döneminde dışarıya çıkan yandaş paralarımı Sayın Başbakan buradan soruyorum.

Değerli basın mensupları hepinize teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.