Basın Açıklaması : 28 Aralık 2011Milliyetçi Hareket Partisi Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Taşıma su ile ekonominin çarkları bu kadar döner!..
2011 yılı ekonomik sonuçları iş çevreleri tarafından gerçek boyutuyla algılanıyor olmasına karşılık Hükümet tarafından farklı değerlendiriliyor. Diğer taraftan vatandaşın yaşadıkları ile Hükümetin açıklamalarının birbirinden tamamen kopuk olması, yaygın ifadesi ile ekonomideki stresi, doğru ifadesi ile güvensizliği artırıyor. 2012 yılına girerken Ekonomideki bütün göstergelerin olumsuza dönmüş olduğu buna karşılık iktidarın 2008 – 2009 krizinde olduğu gibi hiçbir önlem öngörmediği gözlenmektedir.
Olumsuzluklar listesi uzayıp gidiyor. Bu olumsuz tablo karşısında Hükümetin söylediği tek şey Avrupa’da durumun kötü olduğudur. Avrupa’da durum Avrupa’ya göre kötüdür. Yukarıdaki listenin böyle bir Avrupa gerçeği ile üstünün örtülemeyeceği ortadadır. Ekonomi çevrelerinin Hükümetten beklediği, Avrupa’nın gelişmiş büyük sanayi ülkeleri için telaşlanmak yerine, oralardaki daralmalardan ülkeye aksedecek olumsuzlukların ne ifade ettiğini kavramasıdır. Asıl endişenin spekülatif sermaye girişlerindeki azalma olduğu herkesin malumudur. Böyle bir endişe de Türkiye ekonominin ne halde olduğunu göstermeye yetmektedir. Türkiye ekonomisi için üzücü olan gelinen noktadan çok bu noktaya nasıl gelindiği ve bundan sonrası için ne söylenebildiğidir. Ekonomideki endişeyi haklı kılan, ümitsizliğe çeviren tutum ve uygulamalardan bazı örnekleri kamuoyu ile paylaşmak isteriz; 1) Cumhuriyet tarihi boyunca sadece üretemediklerini zorunlu olarak ithal eden Türkiye AKP iktidarı döneminde ürettiği, üretemediği her şeyi ithal ederek üretim yapısını bütün sektörlerde bozmuştur. Türkiye ekonomisi üretimden kopmuş, üretemeyen, borçla tüketen bir hale düşürülmüştür. Kuru fasulyeden mercimeğe, tütünden sanayi aramalına, enerjiden, ete ve canlı hayvana kadar her şeyi ithal eder hale gelmiştir. 2) İthalata bağımlı ekonominin üretimden kopup da, nasıl köksüz hale geldiğine bakılmadan önce “Karşılanabildiği sürece cari açık sorun değildir” şeklinde bir mirasyedi söylemi geliştirilmiştir ve bunun arkasına sığınılmıştır. Şimdi 80 milyar dolara ulaşan cari açığın altından kalkılamayacağı anlaşılıp, ithalat yapamaz hale düşünce “Cari açıkta en kötüyü gerimizde bıraktık” diyerek yeni bir yanıltıcı yola sapıldığı görülmektedir. Yeni bir yanıltıcı yola sapıldığının ispatı “Ne yaptınız da en kötü geriniz de kaldı” sorusuna verilecek cevaptır. Bunun cevabı, ithalat yapamadığımız için cari açık mecburen düşecek demektir. Hükümetin üretimi ve ihracatı arttırarak düşürdük diyecek hali olmadığı herkesin malumudur. 3) Yüksek ithalatla çökertilen üretim alanlarının, yani üretmeyen ekonomik yapının %12 seviyesine kadar düşürdüğü tasarruf oranının cari açığın sonucu değil de sebebi gösterilmesinin başlı başına ümit kırıcı bir anlayış olduğu görülmektedir. 4) Bütçe açığını zenginleşen ve genişleyen yaygın bir tabandan alınan vergilerle sağlamak yerine, devamlı artan vasıtalı vergilerden sağlamak, toplumu fakirleştirici etki yapmaktadır. Bu yönü ve cari açığın içine gizlenmiş düşük bütçe açığı ile övünülmesi ümitsizliği artırmaktadır. 2012 yılında Hükümetten beklenen ithalata ve yüksek cari açığa dayalı politikalarla buradan öteye gidilemeyeceğinin bilinmesidir. Hükümetin Fiyat ve Kalite üstünlüğüne dayalı üretime ve ihracata dayalı ekonomi politikalarını nasıl bir plan çerçevesinde devreye sokacağını açıklaması gerekir. Bunun için önce, tarımdan sanayiye, ticaretten hizmetlere bütün sektörlerdeki üretim kaybını telafi etmeye, ardından yüksek katma değere sahip alanları öne çıkarmaya ihtiyaç vardır. MHP’nin seçim beyannamesinde “Üretim esaslı ekonomi politikaları” ifadesi ile vurguladığı “üreten ekonomi” diye veciz hale getirdiği ekonomi anlayışının hakim kılınması gerekiyor. Hem 2012’nin zor geçeceğini ilan edip hem de hiçbir şey yapmamak ekonomideki güvensizliği, güven bunalımına dönüştürecektir. Ekonomi yönetiminden yeni yılda basiretli davranmasını beklerken 2012 yılının bütün Türk milletine hayırlar getirmesini dilerim. MÜNİR KUTLUATA Tarafından Yapılan Basın AçıklamalarıMilliyetçi Hareket Partisi Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı – Sakarya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Münir KUTLUATA’nın yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 11 Ekim 2012 11 Ekim 2012Detay İçin Tıklayınız Milliyetçi Hareket Partisi Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı – Sakarya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Münir KUTLUATA’nın “Türkiye Gündemi ve Ekonomisi” üzerine yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 15 Ağustos 201215 Ağustos 2012Detay İçin Tıklayınız Milliyetçi Hareket Partisi Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı – Sakarya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Münir KUTLUATA’nın yapmış olduğu yazılı basın açıklaması. 5 Temmuz 2012 05 Temmuz 2012Detay İçin Tıklayınız Taşıma su ile ekonominin çarkları bu kadar döner!.. Yeni Yılda Yeni Politikalar Gerekiyor MHP’nin seçim beyannamesinde “Üretim esaslı ekonomi politikaları” ifadesi ile vurguladığı “üreten ekonomi” diye veciz hale getirdiği ekonomi anlayışının hakim kılınması gerekiyor. Hem 2012’nin zor geçeceğini ilan edip hem de hiçbir şey yapmamak ekonomideki güvensizliği, güven bunalımına dönüştürecektir. 28 Aralık 2011Detay İçin TıklayınızEnflasyondaki Sıçrama Ve Ekonomideki Çalkantı Fırtına Habercisi Genel seçimler öncesi maharetle gizlenen Türkiye ekonomisindeki yapısal bozulma artık bütün boyutları ile su yüzüne çıkmıştır. Sağlam olduğu söylenen temel ekonomik göstergelerin ateşteki kestaneler gibi bir bir patlamaya başlaması seçim sonrası ortaya çıkan ekonomik çalkantının fırtınaya dönüşeceğini gösteriyor. 03 Kasım 2011Detay İçin TıklayınızEkonomide Yapısal Bozulmanın Diyeti MHP Genel Başkan Yardımcısı Münir Kutluata parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, "Bugün milletimiz çok büyük bir acıyla uyanmıştır. Söylenecek çok şey var; ama söz ile bir yere varılmadığını gördük. 19 Ekim 2011Detay İçin TıklayınızMHP İktidarında Uygulanacak Fındık Politikası Dünyanın en büyük fındık üreticisi olan Türkiye’yi aynı zamanda dünyanın en büyük fındığa dayalı sanayiye sahip ülkesi haline getirmektir. Sektörün tüm taraflarının 5-10 yıl ileriyi görebileceği bir ortamı oluşturmaktır. Bunun için finansı içinde olan bir düzenleme ve değerlendirme sistemini devreye sokmaktır. 31 Mart 2010Detay İçin Tıklayınız |