MÜNİR KUTLUATA

Milliyetçi Hareket Partisi Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı,  Sakarya Milletvekili Sayın Prof. Dr. Münir KUTLUATA’nın
yapmış olduğu yazılı basın açıklaması.  
11 Ekim 2012 

Ekonomi Durgun İktidar Yorgun

Türkiye ekonomisindeki yapısal bozulmanın sonucu olarak yaşanmakta olan olumsuzluklar önlenemez hale gelmiş ve ekonomik göstergelere yansımaya başlamıştır.

Açıklanan her yeni gösterge, alınan her karar ateşteki kestanelerin peş peşe patlaması gibi yapısal bozulmayı bütün çıplaklığı ile ortaya çıkartmıştır.

Birkaç örnek vermek gerekirse;

-      Büyüme oranındaki düşüş eğiliminin sürekliliği; ikinci çeyrekte 2,9’a düşen büyüme 3. ve 4. çeyreklerde de düşüş eğilimini sürdürmektedir.

-      Yeni bütçe açıklarının başlaması ve giderek artması,

-      Vergilerdeki büyük artışlar,

-      Yüksek oranlı zamlar,

-      Enflasyon artışının hız kazanması,

-      Sanayi üretimindeki düşüşler ilk göze çarpanlardır.

Dikkat çekici bir başka husus da bu döneme has şaşırtıcı çelişkilerin ortaya çıkmasıdır. Bunlar da başlıca şöyle sıralanabilir;

-      Büyümedeki hızlı düşüşün cari açığı o oranda azaltamaması,

Büyümenin sonucu olan yüksek cari açığın üretim yapısındaki bozulmanın sonucu olduğunun görülmesi,

Büyük cari açık pahasına büyümenin, yerini büyük cari açığa rağmen büyüyememe realitesine bırakması,

-      Büyümedeki büyük düşüşe rağmen işsizlik oranlarının da azaldığını söyleyen resmi açıklamalar,

-      Bir taraftan Merkez Bankası’nın faiz politikası zaten düşmüş bulunan büyümeyi resesyona doğru iterken diğer taraftan iktidarın zam politikasının Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflerini alt üst etmesi,

-      Gaz ve fren tartışmaları ile ekonomide büyüme ve durgunluk gibi taban tabana zıt iki gelişmenin aynı hükümetin sorumluları tarafından aynı anda tavsiye ediliyor olması,

Gaz – fren tartışması yapanların, duran ekonominin gaz vermekle de yürümediğini ve esasen depoda yakıt kalmadığını da görememeleridir.

Sayılan olumsuz gelişmeler ve ekonominin kurallarını zorlayan çelişkiler “İthalata dayalı büyüme” tercihinin ne kadar köksüz bir politika olduğunu ortaya koymakta ve yıllardır sürdürdüğümüz ikazlarımızın haklılığını göstermektedir.

Üretime dayalı döviz kazancı sağlamak yerine bir taraftan döviz bulup ithalat yaptıran, diğer taraftan hane halkını borçlandırıp tüketim yaptıran uygulamaların arkasının gelmeyeceği biliniyordu.

Sürdürülemez olduğunun bilinmesine rağmen bu yolda ısrar edilmesi Türkiye ekonomisini adeta üretimle bağını koparan yapısal bozulmanın girdabına itmiştir.

Nitekim 2 gün önce açıklanan Orta Vadeli Programla yolun sonuna gelindiği tescil edilmiş oldu. Görünen o ki, yakında açıklanacak olan 2013 yılı bütçesi ile de tasdik edilmiş olacak.

İleriye yönelik üç yıllık ekonomik hedefleri açıklayan OVP’lar yayınlamaktan maksat, kamunun politikasını ve bütçesini buna göre yapması ve iş dünyasının ürünü görerek hareket etmesini sağlamaktır.

Ne var ki  OVP’ler yayınlanmaya başlandığı 2005 yılından bu yana giderek inandırıcı olmaktan uzaklaşmıştır. 2013-14-15 yıllarını kapsayan son OVP’da tebessümle izlenmekten öteye bir ilgi görmemiştir.

Açıklanan OVP’nin bırakın 2014 ve 2015 için inandırıcı hedefler koymasını 2013 yılının görünmekte olan gelişmelerini de göz ardı etmiştir. Hatta içinde bulunduğumuz yılın bir yıl önceden koyulmuş hedeflerini revize ederken bile inandırıcı olamamıştır.

2012 yılının büyüme, enflasyon ve bütçe açığı gibi problemleri ilgili herkes tarafından sorumlulara göre daha isabetli görülebilmektedir.

Geçen yıl %8,5 alan büyümenin içince bulunduğumuz yılın ilk çeyreğinde birden bire 3,3’e, ikinci çeyrekte de 2,9’a düştüğü düşüş eğiliminin de devam ettiği bilinirken söz konusu OVP’nin kendi tahminini 3,2 olarak revize etmesi söylediklerimizin kanıtlarından sadece biridir.

Durum bu iken 2012 için ilan edilen %4 ve diğer iki yıl için koyulan %5 hedeflerine nasıl inanılacaktır?

Aynı durum enflasyon için de söz konusudur. 2012’de %5,2 olarak öngörülen enflasyonu bugün revize edip 7,4 olarak ilan eden bir program anlayışı ile karşı karşıyayız. O zaman 2013 yılı için verilen %5,3 tahminin değeri sorgulanacaktır.

Ekonomide yaşanan olumsuzluklara iktidarın bir çare geliştiremeyeceği, girdiği yanlış yolda devam etmesinin de iktisaden mümkün olmadığı, hem göstergelerde hem de hükümetin resmi açıklamaları ve programlarından anlaşılmaktadır.

Son örneklerden biri olarak ülkenin Başbakanın 10 yıllık yönetiminin ve 320 milyar dolarlık cari açığının ardından başarı öyküsünü anlatırken örneğin ülkenin artık uçak ithal etmediğini söylemek yerine kurbanlık ithalatını durdurduk demek zorunda kalmasını gösterebiliriz.