Meclis Konuşması : 10 Aralık 2011Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2010 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşmeleri kapsamında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bütçe ve kesin hesabı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İçişleri Bakanlığı bağlı kuruluşlarına ilave olarak, 5952 sayılı Kanun’la Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmakla beraber, 08/07/2011 tarihinde yapılan değişiklikle bu kuruluşun bağlılığı Başbakanlık olarak değiştirilmiştir. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının amacı, terörle mücadeleye ilişkin strateji ve politikayı geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamaktır. Kurum bünyesinde Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu, İstihbarat Değerlendirme Merkezi gibi Türk devletinde son otuz yılda büyük acılara sebep olmuş terör belasının ortadan kaldırmaya yönelik mekanizmalar getirilmiştir. AKP tarafından kurulmuş bütün hükûmet programlarında, devletin hacim olarak küçültüleceği, merkezi yönetimlerdeki gereksiz kuruluşların eleneceği, benzer işlevleri gören yapıların birleştirileceği ifade edilmiştir. Ancak dokuz yılı aşan AKP hükûmetlerinde gördük ki, devletin hacimsel olarak küçülmesini bırakın, yeni kurumlar ihdas edilmek suretiyle şişkinlik daha da arttırılmıştır. Örneğin, Başbakanlıkta iç güvenlik, dış güvenlik, terörle mücadele gibi konularda araştırmalar, toplantılar yapmak görevini ve bu konularda koordinasyonu sağlamak fonksiyonunu icra etmek üzere Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü ihdas edilmiştir. Bugün bütçesi hakkında görüşlerimizi arz ettiğimiz Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı da sözüm ona benzer işleri yapan kurumların birleştirilmesi yerine, tersine ortaya çıkan bir kurumdur. Bu çerçevede ifade edebilirim ki, AKP hükûmetleri öncesinde var olan, benzer ya da aynı görevleri yapan kurumlarda bir azalma olmamış, bilakis artış olmuştur. Söz konusu Müsteşarlıkla ilgili ifade edebilirim ki, henüz terörle mücadele konusunda herhangi bir koordinasyon başarısı ya da kanunda öngörülen İstihbarat Değerlendirme Merkezinin işlev kazandığına dair herhangi bir bilgi, belge de mevcut değildir. Bunlara ilave olarak, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının başına iç güvenlikle ilgili bilgi birikimi olan, terörle mücadeleyi ve mücadele eden kurumları tanıyan valiler yerine bir Büyükelçinin atanması da şaşkınlığımıza vesile olmuştur. AKP hükûmetleri bugüne kadar yaptığı plansız, hesapsız, deneme yanılma yöntemiyle ya da el yordamıyla devlete şekil verme ve kadrolaşma niyetleri yerine, gerçekten hizmeti ve Türk milletinin çıkarlarını hedefleyen yapılanmaya yönelmelidirler. Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi görüşlerini aktaracağım bir diğer kurum da Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığıdır. 2009 yılında AKP iktidarı tarafından Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığına bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü kapatılarak, afetlerle mücadele amacıyla oluşturulan Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 5902 sayılı Kanun’la ihdas edilmiştir. Bu Kanunun görüşülmesi sırasında Mecliste gurubumuzca ifade edilen bütün öneriler, maalesef kabul görmemiştir. Afetler gibi toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir konuda siyasi amaç güdülerek, gurubumuz görüş ve önerileri dikkate almaksızın oluşturulan bu Kurum, yaklaşık olarak geçen üç yıllık zaman dilimi içerisinde Rize ve Giresun’da meydana gelen sel felaketleriyle, Elâzığ, Kütahya-Simav ve son olarak Van depremlerinde ilk yardım, müdahale, sevk, idare ve koordinasyonda gösterdiği zafiyet, Hükûmetin bu konuda gösterdiği aymazlığı hepinizin takdirlerine bırakıyorum. Bugün AKP iktidarı tarafından uygulanan politikalar sonucu ülkemiz planlama, kentleşme, yapılaşma ve denetim konularında bilim ve mühendisliğe aykırı uygulamalar ve rant politikaları nedeniyle bir afet ülkesine dönüşmüştür. Gerçekte hepsi birer doğa olayı olan deprem, heyelan, çığ, kaya düşmesi, su baskını gibi olaylar; bilinçsizce verilmiş yer seçimi kararları, mühendislik verilerinden yoksun imar planları, mühendislik hizmeti görmemiş düşük standartlardaki yapı üretimi ve denetimi süreciyle uygulanan sosyoekonomik politikalar sonucu insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara dönüşmektedir. Ülkemizde her depremden sonra olduğu gibi Van’da meydana gelen depremden sonra da benzer olaylar tekrar yaşanmaya başlanmış. Tartışmalar çoğunlukla depreme kaynaklık eden fayların niteliği, büyüklüğü, merkez üssü, konumu, oluşum mekanizması, odak derinliği, şiddeti ve şiddet dağılımı gibi konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Tüm bu tartışmaların yanı sıra ilk yardım, müdahale, sevk, idare ve koordinasyon konularında da önemli sorunlar ve zafiyet yaşanmıştır. Yıllardan beri yaşanan bu olumsuzlukların çözümü konusunda AKP İktidarı sorumluluklarını yerine getirme yerine laf üretmeye devam etmiş, düzenlenen onca şuralara, hazırlanan onca raporlara karşın maalesef ülkenin planlama, kentleşme, yapılaşma ve yapı denetimine ilişkin konuların da herhangi bir düzenleme yapmamıştır. Bu sorunların çözümü için AKP İktidarı laf üretmeyi bırakmalı, toplumsal, sosyal, kurumsal altyapımızın afetlere karşı dirençli hâle getirilmesi için; afet, imar, yapılaşma, kentleşme, yapı denetimi ve iskân kanunlarında gerekli değişiklikleri hızlı bir şekilde yapmalıdır. Ayrıca, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Başbakanın efelenmeleri sonucu oluşan krizlerin finansmanını sağlama yerine, önceliğini afetlerle mücadeleye vermelidir. Yaşanan her deprem sonucunda halkı korku ve paniğe sevk etmeden bilgilendirmenin çok önemli olduğu hepimizin bildiği ve önem verdiği bir konudur. Ancak, son Van depreminde bir sayın bakanın yaptığı açıklamalar ve sonucunda yaşanan depremin neden olduğu can kayıpları hepimizi derinden üzmüştür. Kanun hükmünde kararnameler ile devleti dönüştürüp AKP’lileştiren mevcut siyasi erk, TÜBİTAK’ın, üniversitelerin, kamu kurumlarının içini boşaltmış, öyle ki, depremin yeri, mekanizması, büyüklüğü, derinliği gibi konularda halka doğru bilgi aktarması beklenen kurumlar ancak Amerikalı bir kurumun büyüklüğü değiştirmesiyle, toplumun tüm kesimleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu kurumlarının içinde bulunduğu durumun müsebbibi AKP hükûmetleridir. Öncelikle yapılması gereken işlerden birisi, AFAD’ın, görevi koordinasyon olan Başbakanlıktan alınarak, acilen, icracı bir bakanlığa, en uygunu olan İçişleri Bakanlığına bağlanması uygun olacaktır. Van’da meydana gelen depremde de görüldüğü üzere, bir deprem anında, 80-100 binanın göçmesi durumunda bile ülkemizdeki acil müdahale ekip sayısının az ve yetersiz olduğu görülmüştür. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında, arama-kurtarma ve müdahale ekip sayısı arttırılmalıdır. Van depremi sonucunda yaşanmış, hasar tespiti konusunda tecrübe sahibi olmayan, sadece mühendis unvanıyla bulunan kişilerin sahada görevlendirilmesi maalesef isabetsiz hasar tespitlerine sebep olmuş ve bunun sonucunda da 5,6’lık bir dereceyle ortaya çıkan deprem sonucunda 40 civarında insanımız hayatını kaybetmiştir. Bu sorunun çözümü için de Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı bünyesinde mutlaka hasar tespit dairesi başkanlığı kurulmalıdır. Son yıllarda, başta büyükşehirlerimiz olmak üzere, ülke genelinde yaşanan sıkıntıların temelinde imar rantları gelmektedir. Hatta son 20 yıl içinde İstanbul’da oluşan imar rantının 500 milyar dolara ulaştığı ifade edilmekte ve belediye meclisinin bu rantı yaratmak için kişilere yönelik olarak 5 binin üzerinde imar ve parselasyon değişikliğine neden olduğu söylenmektedir. Ülkesel, bölgesel ve yerel kalkınma planları ile bu planlar çerçevesinde oluşturulmuş kentsel gelişim ve yerleşim stratejileri dikkate alınarak belediyeler, il özel idareleri ile Millî Emlak Genel Müdürlüğü iş birliği içinde, her yıl belirli sayıda arsa üretme zorunluluğu getirilmeli ve arsa ve arazi rantı engellenmelidir. 1999 yılında yaşanan Marmara depremlerinden sonra afetlerle mücadele ve yeniden yapılanma amacıyla partimizin de içinde yer aldığı hükûmet tarafından bazı mal ve hizmetlere getirilen özel tüketim vergisi, zaman ve süreç içinde AKP Hükûmeti tarafından, hem zorunlu hale getirilmiş hem de elde edilen kaynak çoğunlukla kamu maliyesinin finansmanında kullanılmıştır. Afetlerle mücadele ve yeniden yapılanmanın sağlanması için, ÖTV’den elde edilen kaynağın belli bir oranı, daha önce var olan ancak mevcut Hükûmet tarafından kaldırılan fona aktarılmalı; Maliye Bakanlığı, TÜBİTAK, yeniden yapılandırılacak Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığının koordinasyonunda, afetlerle mücadeleye yönelik projelerde kullanılmalıdır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hızlı bir şekilde 5543 sayılı İskân Kanunu’nda değişiklik yapılarak kırsal yerleşim birimlerinin altyapısı ve üstyapısı uygun finansal araçlar yaratılarak yenilenmelidir. TOKİ son yıllarda amacından uzaklaşarak devlet müteahhitliği ve rant projeleri ihaleleri yapan bir kuruluş hâline gelmiştir. TOKİ, kuruluş felsefesine dönmeli, zaman ve süreç içinde kentsel yerleşim birimleri içinde kalan çöküntü alanları ile yerleşime açılmış jeolojik riskli alanlarda kurulu yapılar bertaraf edilmeli ve bu alanlarda yerleşen vatandaşlar için, kent yoksulları için sosyal konutlar üreten bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bunlar ve burada zaman yetersizliği sebebiyle sayamadığım önerilerimizin dikkate alınmasını arzu etmekteyim. Bu vesileyle yüce Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlar, bütçenin hayırlı uğurlu olmasını dilerim. (MHP sıralarından alkışlar) HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU Tarafından Yapılan Meclis KonuşmalarıSosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Önergelerimizle zikredilen hususlar yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşayan, ekonomik olarak çöküntü içinde bulunan, evine ekmek götürmek, yakıt almak için perişan olan emeklilerin sıkıntılarına bir parça çözüm olmak içindir 01 Mart 2012Detay İçin TıklayınızDevlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi MİT Kanunu’nda Meteoroloji memurlarının görev ve yetki sorumluluklarını düzenleyemezsiniz, eğer düzenlemeye kalkarsanız, bu düzenleme teşkilat yasası olmaktan çok sizin çok sevdiğiniz “torbacı” işine benzer 16 Şubat 2012Detay İçin TıklayınızDevlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Bizim dört kez bunlarla -terör örgütüyle- bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir 16 Şubat 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Bu tasarı bu hâliyle yasalaşması hâlinde Türk Devletinin ileride yaşayacağı büyük sıkıntıların, problemlerin zeminini hazırlamış olacaksınız 19 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bu sistemi ne olduğu bilinmeyen, anlaşılamayan bir hâle getirecektir, yani Nasrettin Hoca’nın gagasını, kanatlarını, ayaklarını kestiği ve “Şimdi kuşa benzedin.” dediğ 18 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızKamu Düzeni ve Güvenliği Müst, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Bütçeleri AKP hükûmetleri bugüne kadar yaptığı plansız, hesapsız, deneme yanılma yöntemiyle ya da el yordamıyla devlete şekil verme ve kadrolaşma niyetleri yerine, gerçekten hizmeti ve Türk milletinin çıkarlarını hedefleyen yapılanmaya yönelmelidirler. 10 Aralık 2011Detay İçin TıklayınızEmniyet Genel Müdürlüğü Bütçesi Terör örgütü bu ülkede yirmi sekiz yıldır bomba patlatmakta, yirmi sekiz yıldır milletimize ve devletimize kurşun sıkmaktadır. Ancak hiçbir dönemde Türk milleti ve Türkiye devleti bu kadar yaralanmamış, bu kadar hırpalanmamıştır. 10 Aralık 2011Detay İçin Tıklayınız |