Meclis Konuşması : 16 Şubat 2012Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 164 sıra sayılı Teklif için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İstihbarat faaliyetleri yeraltında kaldığı sürece sorgulanamaz ve yargılanamaz çünkü zaten bilinmiyordur ancak yer üstüne çıktığı andan itibaren hukuk devleti alanına girmiş demektir ve herkesin yargılandığı gibi istihbaratçılar da yargılanmak zorundadırlar. Demokratik hukuk devletinde hiç kimse layüsel olamaz, hiç kimse hukukun üzerinde değildir. Dün Anayasa’nın yargı denetimi dışında bıraktığı alanları dahi yargı denetimi içine almayı Hükûmet politikası hâline getirmiş olan İktidarın, bugün konusu suç teşkil edecek fiilleri dahi yargısal denetimin dışına çıkarmaya çalışması artık AKP treninin raydan çıktığını ve Sayın Başbakanın üç mektup yazıp halefine bırakma zamanının geldiğine işaret etmektedir. Değerli milletvekilleri, MİT Yasası’nda değişiklik içeren bu teklif usul açısından arızalıdır. Bu düzenlemeyle kanunların genelliği ilkesi ihlal edilmektedir. Gerek hukuk devleti gerekse kanun tekniği bağlamında temel ilkelerden birisi de kanunların genelliği ilkesidir. Demokrasiler kişiye özel kanun düzenlemesini reddeder. Herhangi bir kişinin hak ve menfaatini amaç edinen ya da herhangi bir kişi ya da zümreyi cezalandırmaya yönelik, onların kanunlar karşısındaki durumunu müspet ya da menfi etkileyecek mahiyette kanun yapılamaz. Kanunların genel amacı kamu yararını korumaktır. Toplumun genelinin yararını göz ardı ederek bir kamu görevlisinin genel kurallar dışına çıkarak, hatta suç işleyerek kamusal bir faaliyeti yürütmesine kanun koruması ve güvencesi sağlanamaz. Kanun tekniği açısından, kurumların teşkilat kanunları o kurumların hizmet alanlarıyla sınırlı olup sadece o kurumlarda çalışanların yetki ve sorumluluklarını düzenler. Bu durum kanunların amaç ve kapsam maddelerinde özellikle düzenlenir. MİT Kanunu da MİT’in görev ve yetki sorumluluklarını düzenleyen bir kanundur; “Amaç” başlıklı 1’inci maddesinde “Bu kanunun amacı: Devlet istihbaratının istihsali ve kullanılması ile Millî İstihbarat Teşkilatının kuruluş, görev ve faaliyetlerine ait esas ve usulleri düzenlemektir.” hükmü mevcuttur. Bu çerçevede, MİT Kanunu’nda Köy Hizmetleri personelinin ya da Meteoroloji memurlarının hizmet kriterleri, görev ve yetki sorumluluklarını düzenleyemezsiniz, eğer düzenlemeye kalkarsanız, o zaman bu düzenleme teşkilat yasası olmaktan çok sizin o çok sevdiğiniz “torbacı” işine benzer. Şimdi, siz kalkıyorsunuz, MİT personelinin görev icra ederken suç işlediği iddiaları karşısında soruşturma usulünü düzenleyen bir maddeye çarşı ve mahalle bekçileri ya da Çemişgezek Belediyesi zabıta memuruyla ilgili soruşturma usulüne ilişkin bir düzenleme yapmaya kalkışmaktasınız. Bu gerek Anayasa’nın koyduğu idare sistemine gerekse hukuk düzenine tamamen aykırı bir durumdur. Türk hukuk sistemi memurların, Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlarda suç olarak tanımlanmış olan eylemlere ilişkin genel bir usul kanunu benimsemiştir. Bu kanun 4483 sayılı Kanun’dur. Unvanına ve kurumlarına bakılmaksızın tüm kamu görevlilerinin göreviyle ilgili suç işlediği yolundaki iddiaların olması hâlinde bu kanundaki usuller uygulanır. Bu kanunla tüm kamu görevlilerinin yargılanmaları, izin vermeye yetkili mercinin, yani amirlerinin iznine tabidir. Bu kanun çerçevesinde, MİT Müsteşarının göreviyle ilgili suç nedeniyle ilgili yargılanması da zaten Başbakanın iznine tabidir ancak bunun istisnaları da yine genel kanunlarla düzenlenmiştir. Görevden kaynaklı bir kısım suçlar, zimmet, rüşvet, irtikap, ihtilas gibi suçlar doğrudan cumhuriyet savcılarının yetki alanına girer ve amirin izni aranmaz. Bir diğer istisna ise AKP Hükûmetinin getirdiği fiilî istisnadır. CMK ile özel yetkili mahkemeler düzenlenirken 250’nci maddedeki katalog suçların yargılanmasının bu mahkemelerde yapılacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme, iktidarın da teşvik ve göz yummasıyla özel bir düzenleme olarak kabul edilip diğer kanunlarda memurların yargılanmasını düzenleyen usul hükümlerinin üzerine çıkarılmıştır. Erzincan’da MİT görevlileri tutuklanırken, rahmetli Kaşif Kozinoğlu içeri atılırken, rektörler, komutanlar, emniyet müdürleri ve Genelkurmay eski başkanı hakkında doğrudan ve izin alınmaksızın soruşturmalar başlatılıp tutuklanırken Hükûmet yetkilileri bu uygulamaları alkışlamış ve özel yetkili mahkemelerin memurun amirinin iznini almadan soruşturma ve kovuşturma başlatmaları tasarruflarını savunmuş ve teşvik etmişlerdir ancak bugün, yargının mızrağı kendi kalbine dokununca kıyameti koparmış ve “Özel yetkili mahkemeler izin almadan kamu görevlileri hakkında soruşturma başlatamaz.” diyerek ortalığı velveleye vermişler ve bu ucube düzenlemeyi önümüze koymuşlardır. Hükûmete sormak gerek, bu gücü kontrolsüz bırakarak siyaseti dizayn etmeye kadar cüretkâr hâle getiren, toplum mühendisliği yapmaya teşvik eden, toplumsal ve siyasal krizlerin kaynağı hâline gelmesine göz yuman siz değil misiniz? Birileri haksız ve hukuksuz bir şekilde adli tedbirleri cezaya dönüştürürken kıs kıs gülüyordunuz, şimdi kalkmış, kendi yarattığınız canavardan şikâyetçi oluyorsunuz. Bu duruma Sayın Başbakan “Men dakka dukka.” diyor, eden bulur; rüzgâr eken fırtına biçer. Bir an için Hükûmetin maksadının meşru olduğunu düşünsek dahi yine de benimsediğiniz bu yöntemin meşru olduğunu söyleyemeyiz. Şayet Başbakan özel görev verdiği kamu görevlilerinin yargı karşısında korunmasını istiyorsa, o zaman, 4483 sayılı Kanun’da ya da CMK’nın yetkili mahkemelere ilişkin hükümlerinde bu hususları düzenleyebilirsiniz. Belki de bu düzenlemeleri yapamayacağınız tek kanun MİT Kanunu’dur. Saygıdeğer milletvekilleri, teklif esas yönünden de sakıncalıdır. Bu teklifle Türk devletinin Başbakanına tuzak kurulmaktadır. Bu düzenlemeyi getirenler sureti haktan görünüp büyük bir tuzak hazırlamaktadırlar. Bu düzenlemeyle Başbakanlık makamının siyasi sorumluluğu cezai sorumluluğa dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Kamu görevlilerine münhasır olan bürokratik ve hukuki sorumluluk, siyasi sorumluluğu dışında esasen sorumluluk kabul etmeyen siyaset kurumuna yüklenmektedir. Demokrasilerde siyaset kurumu siyasi kararlar alır ve alınan bu kararları mevcut yasalar çerçevesinde bürokratlar eyleme dönüştürerek icra ederler. Alınan kararların toplum tarafından değerlendirilmesi, takdir ve tecziyesi seçimlerde sandığa yansır ve yanlış kararlar oralarda cezalandırılır. Alınan siyasi kararların uygulanması esnasında hukuka bağlı kalma mecburiyeti ise bürokratlara aittir. Kamu görevlileri mevzuat ve genel, özel kararlar olarak aldıkları siyasi talimatları yasal sınırlar içerisinde kalarak icra etmek zorundadırlar. Aksi hâlde kanunun suç saydığı emir ve talimatların yerine getirilmesi, kendilerini hukuki cezai sorumluluktan kurtaramaz. Hâl böyle iken Başbakan, konusu suç olan bir emir dahi verse kamu görevlileri bu emri yerine getiremezler. Bununla birlikte, bir diğer anayasal kural, idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetiminde olduğu hükmüdür. Hikmeti hükûmet dönemi çoktan kapanmıştır. Yani suç işlediği iddia olunan bir kamu görevlisi hakkında Başbakan “Ben buna özel görev verdim, yargılanmasına gerek yoktur.” dese dahi savcılar süreci devam ettirecek, Başbakanın bu yöndeki idari tasarrufu yargıya taşınacaktır. Dolayısıyla, nihai karar, 4483 sayılı Kanun’da olduğu gibi yine yargı tarafından verilecektir. Şayet Danıştay Başbakanın soruşturmaya izin vermeme konusundaki kararını kaldırırsa savcılık soruşturmaya başlayabilecektir. Şimdi diyeceksiniz ki madem bu yasa kimseye dokunulmazlık sağlamıyor, o zaman neden karşı çıkıyorsunuz? Nedeni şudur: Demokrasilerde siyasi otorite bu ölçüde cezai sorumluluk altına itilemez. Bu düzenleme, Başbakanlık makamını sanık sandalyesine oturtmanın yolunu açan, ülkede siyasi kriz ve kaosa zemin hazırlayan, sinsi bir düzenlemedir. Şimdi bir an düşünelim, Başbakan MİT Müsteşarıyla ilgili yargılanma talebi önüne geldiğinde “Ben özel görev verdim, yargılanmasın.” dediği zaman savcı bu karara itiraz ederek Danıştaya götürsün. Danıştay Başbakanın kararını kaldırıp “Yargılanmalıdır.” yolunda karar verdiğinde yargılama başlayacaktır ancak bu defa, sadece MİT Müsteşarı değil, ona emir ve talimat verdiği kendi kararıyla da açık hâle gelen Başbakan davanın bir numaralı sanığı hâline gelecektir. Özellikle terör suçları dokunulmazlık zırhı dışında kabul edildiğinden, başbakanların tutuklanması için gerekli tüm koşullar sağlanmış olacaktır. Bu nedenle, önünüze getirilen bu ucube değişikliği, bırakın bizim muhalefet olarak isteğimizi, kendi Başbakanınızın güvenliği, ona duyduğunuz muhabbet için lütfen geri çekiniz. Bugün Başbakanın ismi Recep Tayyip Erdoğan olabilir, yarın ise bu Meclisten başka biri başbakan olacaktır. Olaya bu gözlükle bakmak doğruları görmek için yeterli olacaktır. Yüce heyetinizi, Türk milletinin saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU Tarafından Yapılan Meclis KonuşmalarıSosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Önergelerimizle zikredilen hususlar yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşayan, ekonomik olarak çöküntü içinde bulunan, evine ekmek götürmek, yakıt almak için perişan olan emeklilerin sıkıntılarına bir parça çözüm olmak içindir 01 Mart 2012Detay İçin TıklayınızDevlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi MİT Kanunu’nda Meteoroloji memurlarının görev ve yetki sorumluluklarını düzenleyemezsiniz, eğer düzenlemeye kalkarsanız, bu düzenleme teşkilat yasası olmaktan çok sizin çok sevdiğiniz “torbacı” işine benzer 16 Şubat 2012Detay İçin TıklayınızDevlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Bizim dört kez bunlarla -terör örgütüyle- bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir 16 Şubat 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Bu tasarı bu hâliyle yasalaşması hâlinde Türk Devletinin ileride yaşayacağı büyük sıkıntıların, problemlerin zeminini hazırlamış olacaksınız 19 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bu sistemi ne olduğu bilinmeyen, anlaşılamayan bir hâle getirecektir, yani Nasrettin Hoca’nın gagasını, kanatlarını, ayaklarını kestiği ve “Şimdi kuşa benzedin.” dediğ 18 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızKamu Düzeni ve Güvenliği Müst, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Bütçeleri AKP hükûmetleri bugüne kadar yaptığı plansız, hesapsız, deneme yanılma yöntemiyle ya da el yordamıyla devlete şekil verme ve kadrolaşma niyetleri yerine, gerçekten hizmeti ve Türk milletinin çıkarlarını hedefleyen yapılanmaya yönelmelidirler. 10 Aralık 2011Detay İçin TıklayınızEmniyet Genel Müdürlüğü Bütçesi Terör örgütü bu ülkede yirmi sekiz yıldır bomba patlatmakta, yirmi sekiz yıldır milletimize ve devletimize kurşun sıkmaktadır. Ancak hiçbir dönemde Türk milleti ve Türkiye devleti bu kadar yaralanmamış, bu kadar hırpalanmamıştır. 10 Aralık 2011Detay İçin Tıklayınız |