Meclis Konuşması : 09 Aralık 2011Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Temsilî demokrasinin kalbi, millî iradenin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bu temsilin yüksek bir oranda gerçekleşmesi ve Meclisin yasama ve denetim işlevlerinin etkin ve sorunsuz bir şekilde yürütülmesi, kalbi sağlam bir bünyeye delalettir. Meclisin yasama ve denetim işlevlerini layıkıyla yerine getirdiğini söylememiz güçtür. Bunun sebebi, çalışma ilke ve prensiplerini belirleyen İç Tüzük’ün günün ihtiyaçlarına cevap veremeyecek kadar eskimiş olması ve AKP’nin demokratik teamül ve çoğulculuk anlayışına uygun düşmeyen tekçi ve dayatmacı uygulamalarıdır. 1973 yılında yapılmış İç Tüzük, bir felsefeye uygun düşmeyen günübirlik değişikliklerle, otuz yedi yılda sistematiğini ve ruhunu kaybetmiştir. Bu süreçte tüm siyasi partiler eğer iktidarda ise yasama sürecinin yavaşlığından, muhalefette ise de denetim mekanizmasının etkisizliğinden şikâyet etmiştir. Ancak bilinen bir gerçeklik vardır ki Meclis çalışmalarında milletvekilinin katılımcı hür iradesi ortaya çıkmamakta, Genel Kurul ve komisyonlar verimli ve milletin gerçek gündemiyle çalışmamakta, çoğulcu, eşitlikçi, kaliteli bir yasama ve kısa sürede sonuç veren etkili bir denetim görevi icra edilememektedir. Parlamenter demokrasinin işleyişi açısından en az anayasalar kadar önemi olan İç Tüzük’ün değiştirilmesi bir türlü gerçekleştirilememiştir. Bağımsız ve çoğulcu bir anlayışla çalışmayan Meclisin sivil, demokratik bir anayasa yapması mümkün mü değerli arkadaşlar? Otuz yedi yılın on yılında tek başına iktidar olan AKP’nin Sayın Toptan zamanında yaptığı ve bir daha da arkasını aramadığı İç Tüzük değişikliği girişimi dışında bir çözüm üretememesi doğrusu Türkiye Büyük Millet Meclisinin çoğulcu ve katılımcı çalışması gerektiği prensibine ne kadar inandığının da bir göstergesidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak verimli, öngörülebilir, yeterli siyasi müzakerenin yapıldığı bir yasama, sonuç odaklı, sürelere bağlanan bir denetim mekanizması getiren, uzlaşma ile yapılacak yeni bir iç tüzük gerekliliğini bir kez daha vurguluyor, bu konudaki çalışmalara dün olduğu gibi bugün de destek vereceğimizi ifade ediyorum. Değerli milletvekilleri, içinde halkın olmadığı hiçbir rejimin adı demokrasi olamaz. Demokratik rejimlerin devamı da halkın siyaset kurumuna yegâne çözüm aracı olarak bakmasını temin etmekle mümkündür. Bazen milletine yabancılaşan gençlerimizden, siyasete mesafeli duran insanlarımızdan bahseder, dert yanarız. Öyleyse bir sorumluluğumuz da insanlarımıza, özellikle gençlere siyaseti sevdirmek ve çevrelerine ilgi göstermelerini sağlamak olmalıdır. Öte yandan, bizlere oy vermiş insanlarımızın da bu vekâleti nasıl kullandığımızı bilmeleri ve buna göre değerlendirme yapmaları en tabii hakları olsa gerektir. Bu iletişimin en önemli aracı Meclis televizyonudur. Mecliste liderlerin ve milletvekili konuşmalarının naklen yayınlanması sonucunda insanlarımız ülke gidişatını ve siyaset kurumunu takip etme imkânı bulmuştur. Bütün televizyonların sansür uyguladığı bir dönemde muhalefetin görüşleri Meclis TV ile halka ulaşabilmiştir. Ancak biliyoruz ki bu kanal farklı sesleri ve görüşleri yayınladığı için ta en başından beri AKP için rahatsızlık kaynağıydı. Bu yayınları sınırlandırmayı uzun zamandır hayal ediyorlardı. Bu yayının kesilmesi Meclisin milletiyle olan en önemli iletişim kanalının kopmasına sebep olmuştur. Bu, doğru olmamıştır. “Efendim, yayını kapatmıyoruz, sınırlandırıyoruz.” diyenlere de şunu sormamız lazımdır: Şayet sınırlandırma müeyyidesi getirilecek kadar zararlı ise neden tamamıyla kapatmıyorsunuz ya da Meclis televizyonunu gündüz yayında tutma gerekçeniz akşam saat yediden sonra ortadan mı kalkıyor? Hiç kimsenin adının önüne “yasakçı” tanımlamasının yakışmayacağını ve Meclis televizyon yayınlarının serbest bırakılarak Meclisi ile milletin irtibatının yeniden tesis edilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Değerli milletvekilleri, klasik parlamenter sistemin ayırt edici bir özelliği de güçler ayrılığı prensibidir. Bu prensibe rağmen 2002’de başlayan AKP’li yıllar, tek başına iktidar olmuş bir partinin hem Meclis hem de mahkemeler üzerinde baskı kurarak diğer erkleri kontrole soyunduğu ve maalesef bunda da büyük oranda başarı sağladığı yıllar olarak hatırlanacaktır. Hiçbir dönemde muhalefeti ortadan kaldırma, muhalefeti yok sayma gayretleri bu kadar ayyuka çıkmamış, farklı görüşler arz eden kişi ve kurumlar bu kadar baskı ve tehdide maruz kalmamışlardır. Meclis gergin bir atmosferde çalıştırılmış, muhalefetin sesinin kısılması için Meclis televizyonu yayınları sınırlandırılmış, milletvekillerinin iradesi yok sayılarak parmak demokrasisi egemen kılınmaya çalışılmıştır. Muhalefetin en küçük bir eleştirisine dahi tahammül göstermeyen AKP, sonunda Meclisi tamamen devre dışı bırakma yolunu seçmiştir. Kanun hükmünde kararnameler ile kadrolaşma ve devleti yeniden yapılandırma içerisine girmiştir. Kanun hükmünde kararnameler istisna olması gerekirken genelleştirilerek yasa yapma yetkisi, Meclisin elinden gasp edilerek alınmıştır. Yeni teşkilatlanmalardan, ihdas edilen kadrolardan muhalefet habersizdir. İktidar Meclisin devre dışı bırakıldığı iddialarına tatmin edici cevaplar vermek yerine, “Geçmişte bu yöntem daha çok kullanılıyordu, biz az bile kullandık.” diyebilmekte, 1999 depreminden sonra çıkarılan ve daha çok deprem yaralarının sarılmasının amaçlandığı kanun hükmünde kararnameleri işaret ederek, bu yola devam edeceğini söyleyebilmektedir. Meclisi uyumlu çalıştırmak, Meclis çoğunluğunun yani AKP’nin sorumluluğudur. Meclisin kanun hükmünde kararnamelerle devre dışı bırakılması bir sistem krizine yol açma riskini içinde barındırmaktadır. Bir taraftan Mecliste uzlaşma çağrıları yapan AKP, öte taraftan ikiyüzlü bir tavır sergileyerek muhalefeti devre dışı bırakmak için her türlü yola başvurmaktadır. Bu tekçi ve dayatmacı yaklaşım toplumdaki kutuplaşmaya hizmet etmekte, Mecliste uyumlu çalışma ve uzlaşma zeminini ortadan kaldırmaktadır. Meclisin yasa yapma yetkisi böylece işlevsiz bırakılırken siyasi denetim yolları da işlemez hâle getirilmektedir. Muhalefetin verdiği tüm önergeler zaman zaman gerekçeleri AKP tarafından da paylaşılmasına rağmen reddedilmekte, verilen sözlü ve yazılı sorular ya aylar sonra cevaplandırılmakta ya da yuvarlak cevaplarla yetinilmesi istenmektedir. Kamu kaynağı kullanan Hükûmetin muhalefetçe denetlenmesi böylece bir türlü mümkün olmamaktadır. Denetim mekanizması iktidar çoğunluğunca felç edilirken Meclis Başkanlığı muhalefetin sorularını denetleme sevdasına düşmüş, Meclis uzmanlarından oluşturduğu bir komisyonla milletvekillerinin soruları İç Tüzük’e uygun bulunmayarak iade edilmeye başlanmıştır. Meclis Başkanının sorumluluğu esas olarak muhalefetin soru cümlelerini düzeltmek değil, iktidarın makul süreler içerisinde tatmin edici cevaplar vermesini sağlamak noktasında kendini göstermelidir. Sayın Başkan, soruları denetlediğiniz kadar cevaplarının da doyurucu olup olmadığını denetlemeniz ve milletvekillerini uyardığınız kadar sorunun muhatabı ilgili kurumları da uyarmanız gerekmez mi? Size sadece AKP’nin değil, tüm grupların Başkanı olduğunuzu hatırlatmak istiyorum. Bir hatırlatmam da Meclis personeli ile ilgili olacak. Bir müddet önce Genel Kuruldan geçirdiğiniz Meclis Teşkilat Kanunu, arkada, haksızlığa uğradığını düşünen, gönlü kırık yüzlerce personel bırakmıştır. “Eşitsizlikleri, adaletsizlikleri düzelteceğim.” diye gelen Kanun birçok haksızlığa sebep olmuş, birçok müktesebi de sıfırlamıştır. Personel sormaktadır: Kendi çalışanı arasında adaleti ve eşitliği tesis edemeyen Meclisin, ülke insanına karşı nasıl bir iddiası olabilir? Sayın Çiçek, siz bu kurumda çalışan insanların da Başkanısınız. Personelin, Adalet Bakanlığı yapmış bir Başkandan beklentileri vardır. Nedir bunlar? 4/C’liler diye bilinen personel, statü farklılığından kaynaklanan bin liraya kadar varan ücret eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasını, nöbet ve mesai ücreti verilmesini, Meclise kadrolu personel alımında kendilerine öncelik verilmesini, sözleşme yenilenmesi dolayısıyla verilen ve 300 ila 400 lirayı bulan pul parasının kesilmemesini istiyorlar. Milletvekili danışmanları, kıdem tazminatı hakkı ve belirli bir hizmet süresi sonunda da kadro hakkı talep ediyorlar. Milletvekili yardımcı personeli ve ikinci danışmanlar, maaşlarının öğrenim durumlarına göre belirlenmesini, bazı kurumların Mecliste görevlendirilmelerine muvafakat vermediğinden bahisle bunun kolaylaştırılmasını istiyorlar. Bir de Meclisin kadrolu personeli var; idari kadro, uzman, uzman yardımcısı, teknik personeli ve memurlar. Bu arkadaşların bir kısmı sınavla Meclise girmiş, bir kısmı da sınavsız. Şimdi, deniliyor ki “Norm kadro çalışması başlatacağım, personel fazlalığı var.” İyi de son dokuz yılda yani AKP döneminde binden fazla kişi alınmış Meclise, fazla ise bunlar fazla. Sınavla girmiş personele, kadrolara doldurduğunuz kendi yeğenleriniz, kuzenleriniz ile aynı muameleyi yapmanız büyük haksızlık olmuyor mu? Sınavla Meclise girmiş personele öncelik vermeniz gerekiyor. Bir hukukçu olan Sayın Çiçek’in kimsenin ekmeğiyle oynamadan bu soruna bir çözüm bulacağına inanıyor, bunu da Milliyetçi Hareket Partisi olarak takip edeceğimizi ifade ediyorum. Değerli milletvekilleri, dokuz yıllık iktidarı boyunca milletin milyarca dolarını kullanan AKP Hükûmeti, her ne hikmetse, bu kaynakların hesabını vermekten kaçıyor, hatta kendisine soru bile sorulmasını istemiyor. Bunun için, bütçe dışı kaynak kullanımını, ihale sistemi dışında alım satımı teşvik ediyor, bedelli askerlik, 2/B gibi bir kereye mahsus gelirleri de bütçeleştirmeden nasıl kullanacağının hesabını yapıyor. Elbette, bu zihniyet denetim kurumlarına da mesafeli olacaktır. Teftiş kurullarını ortadan kaldırıp denetimin içini boşaltan, dış denetim kurumlarının en önemlisi asırlık Sayıştayın âdeta teftiş alanını genişletiyor gözüküp yetkilerini kısıtlayan uygulamalarını hep birlikte gördük. Asırlık Sayıştay, içi boşaltılarak âdeta bir vitrin malzemesine çevrilmiştir. Verimlilik, etkinlik, tutumluluk denetimi olan performans denetimi ölçme işlemi hâline getirilmiştir. Sayıştay, kanunun ek geçici 10’uncu maddesine göre göndermesi gereken denetim raporlarını üç yıldır Meclise göndermemektedir. Hiçbir takdir hakkı verilmemiş olmasına rağmen, Sayıştay Başkanlığı denetim raporlarını sümen altında tutmaktadır, etkili denetim görevinden epeyce uzak düşürülmüş, sadece yönetmeliklere görüş bildiren kurum hâline getirilmiştir, AKP baskıları sonucu görüntü var, ses yok bir hâldedir. Yüzlerce denetim elemanı da hiçbir görev verilmeksizin boş boş oturtulmaktadır. 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9 ila 12’nci maddeleri adli uyuşmazlıklarda sulh kurumunu getirmiştir sistemimize. Mahkemelerin yetkilerinin önemli bir kısmı idareye geçmektedir. Bu mekanizmanın özeti şudur: İdare, uyuşmazlıklarda taraf konumundaki kişiyi mahkemeden önce sulha davet edecektir, sulh sözleşmesi imzalandıktan sonra mahkeme yolu kapatılmaktadır. Bu düzenlemenin pratikte iki sonucu olacaktır: Bir, insanların hak arama hürriyetleri sınırlandırılacaktır. İki, AKP’nin etkisi ve baskısı altındaki kurumlar AKP yandaşlarına farklı, diğer insanlarla farklı pazarlıklar yapacaktır. Bir diğer sonucu da idarenin dış denetimini yapan Sayıştayın tamamen sembolik bir hâle gelecek olmasıdır. AKP’ye Sayıştay üzerinden elini çekmesi çağırısında bulunuyoruz. Bu ısrar, devletin tamamen keyfîlik ve yolsuzluk batağına batması sonucunu doğurur ki bu sonuç kimseye hayır getirmeyecektir. Sözlerime son verirken Meclisin bir an önce kendi üyelerinin, milletvekillerinin statü, hak ve sorumlulukları ile özlük haklarını belirleyen kanunun bir an önce Meclis gündemine getirilmesini aciliyet ve önem açısından bir kez daha hatırlatmak istiyorum. “Terzi kendi söküğünü dikemez.” derler, bu düzenleme çok gecikmiştir ancak kendi meselelerini düzenleyemeyen Meclisin toplum meselelerini nasıl düzenleyeceği de tartışmalı hâle gelmektedir. 2012 bütçesinin hayırlı olması dileklerimle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) SÜLEYMAN NEVZAT KORKMAZ Tarafından Yapılan Meclis KonuşmalarıSosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Bu tasarı Meclise intikal ettiği tarihten itibaren tasarının yasalaşmasını bekleyenlerin içeriğini duydukça, kapsamını öğrendikçe karamsarlığı artmakta, gittikçe ümidini yitirmektedir 01 Mart 2012Detay İçin TıklayınızDevlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Yapmazlar, yapmadılar dedikleri eylemleri yapıp yapmadıkları ancak soruşturma ve yargılama ile anlaşılabilir. Bunları yapmadan inkâr etmeniz, araştırmadan, incelemeden âdeta kefil olmanız ilginç, hatta vahim 16 Şubat 2012Detay İçin TıklayınızTrafik kazası sonucunda ortaya çıkan yaralanmaların tedavi giderlerinin karşılanması (Gündem Dışı Konuşma) İnsanımızı canından usandıran, âdeta onun kurumlar arasında bir pinpon topu gibi gidip gelmesine sebep olan ama yine de bir neticeye ulaştırmayan bürokratik işkence devreye giriyor 08 Şubat 2012Detay İçin TıklayınızTürkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi İktidar yasa yapma sürecinin yavaşlığından, muhalefet ise Meclisteki denetimin etkin olmamasından şikâyet ederek bu İç Tüzük değişikliklerini gündeme getirmiştir 03 Şubat 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Verdiğimiz önergeyle, adaylıkları kesinleştikten sonra istifa etmesi öngörülen bürokratların yanında, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların da görevlerini, seçim sonuçlarının açıklanmasına kadar vekillerine devretmelerini öngörüyoruz< 19 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Cumhurbaşkanın halk tarafından seçiliyor olması Hükûmetin meşru otoritesini Cumhurbaşkanı karşısında zayıflatacaktır 19 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı 11 no.lu Cumhurbaşkanı iki yıl daha Cumhurbaşkanlığına devam edecek ve Sayın Erdoğan’ın önüne bir daha aday olarak çıkamayacaktır. Siyasette mıntıka temizliği dedikleri bu olsa gerek 19 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızCumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı Cumhurbaşkanının görev süresinin ne olduğu Hükûmet tarafından bugüne kadar ortada bırakılmıştır. Bugün bu düzenlemenin bir yasayla yapılmaya çalışılması tutarlılık arz etmemektedir 18 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızTürkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İkili Ticari ve Ekonomik İşbirliğinin Geliştirilmesi ve Derinleştirilmesine İlişkin Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı Tüm olumsuz unsurlara rağmen Türkiye’nin Çin ile yürüyeceği her iki ülkenin menfaatlerine uygun politikaların var olduğunu biliyor ve bu anlaşmanın da bu amaca hizmet edeceğine olan inancımızı ifade ediyoruz 12 Ocak 2012Detay İçin TıklayınızGündem Dışı Konuşma: Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sivil memurların durumu Silahlı Kuvvetler içerisindeki sivil memurlar, onurlu, medeni bir çalışma ortamında askerî personel ile birlikte çalışmak ve hak ettikleri düzeyli yaşamı sağlayan özlük haklarına kavuşmak istemektedirler 04 Ocak 2012Detay İçin Tıklayınız Atı alan sınırlarımızın dışında almıştır soluğu Artık yeni bir Türk Telekom, yeni bir PETKİM kurmak, ekonominin aktörlerini millileştirmek hiç de kolay değildir. Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir, ne Üsküdar’ı, sınırlarımızın dışında almıştır soluğu. 18 Aralık 2011Detay İçin TıklayınızTBMM, Sayıştay, YDK Bütçeleri Meclisin kanun hükmünde kararnamelerle devre dışı bırakılması bir sistem krizine yol açma riskini içinde barındırmaktadır. Bir taraftan Mecliste uzlaşma çağrıları yapan AKP, öte taraftan ikiyüzlü bir tavır sergileyerek muhalefeti devre dışı bırakmak iç 09 Aralık 2011Detay İçin TıklayınızTBMM,Sayıştay ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurumu Bütçeleri Temsili demokrasinin kalbi, milli iradenin tecelligahı meclistir. Bu temsilin yüksek bir oranda gerçekleşmesi ve meclisin yasama ve denetim işlevlerinin etkin ve sorunsuz bir şekilde yürütülmesi, kalbi sağlam bir bünyeye delalettir. 09 Aralık 2011Detay İçin Tıklayınız |