ATİLA KAYA

Meclis Konuşması : 28 Şubat 2012

Hocalı katliamının yıl dönümü münasebetiyle İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine göre gündem dışı söz talebi28 Şubat 2012Belge Sahibi :
 
ATİLA KAYAİSTANBUL Milletvekili
Detay İçin Tıklayın

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Aynı zamanda, bu oturumu takip etmekte olan Azerbaycan Parlamentosunun değerli milletvekillerine de hoş geldiniz diyor, kendilerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlar, biraz önce siyasi partilerimiz adına konuşan milletvekili arkadaşlarımızın ve gündem dışı konuşan partimizden Değerli Milletvekili Arkadaşımızın da ifade ettikleri gibi, Hocalı 21’inci Yüzyılın en önemli, en büyük katliamlarından birisidir.

Aslında, Hocalı katliamını gerçek anlamıyla kavrayabilmek için biraz hadisenin gerisine doğru gitmek gerekir diye düşünüyorum çünkü değerli milletvekili arkadaşlarım, zaman zaman bir nefret söyleminden hatta ırkçılığa varan birtakım yaklaşımlardan bahsedildi.

Bakınız, Sovyetler Birliği’nin dağılma arifesinde, 1988 yılında Ermenistan Parlamentosu bir toplantı yapmak suretiyle o tarihler itibarıyla Ermenistan’da yaşamakta olan yaklaşık 250 bin Azerbaycan Türkünün bir hafta içerisinde Ermenistan’ı terk etmesi yönünde bir karar almıştır ve bu yaklaşık 250 bin insan asırlardan beridir yaşadıkları ata, baba ocakları olan bu topraklardan, bu yurtlardan Azerbaycan’a göç mecburiyetinde, zorunda bırakılmıştır. Esasen, bugün Kafkasya’da yaşanan istikrarsızlığın en temel, en önemli unsurlarından birisi maalesef Ermenistan devletinin, Ermenistan Hükûmetinin yayılmacı ve komşularına karşı düşmanlık besleyen siyasetinin çok önemli bir payı vardır.

Ermenistan, sadece Azerbaycan’dan toprak taleplerinde bulunmuyor. Ermenistan, aynı şekilde Gürcistan’dan, hatta kendi Anayasası’nda ve Bağımsızlık Bildirgesi’nde olduğu gibi bizim Doğu Anadolu Bölgemizden de “Batı Ermenistan” şeklinde bahsetmek suretiyle, buralarda da birtakım hak iddialarında bulunan, maalesef komşularının hakkına, hukukuna saygı göstermeyen, işgalci ve yayılmacı bir politikayı güden bir devlettir ve bu zihniyete sahip yöneticiler tarafından idare edilmektedir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz önce, Sayın Bakanı dinledim. Sayın Bakan, Ermenistan’ın bu işgalci ve komşularına karşı düşmanlık besleyen siyasetine dokundu, onları dile getirdi. Ancak buradan bir soruyu sizlerle paylaşmak istiyorum: Peki, komşularına karşı bu kadar düşmanca ve yayılmacı emeller besleyen bir ülkeyle ki, bizim ülkemizle de ilgili birtakım hak iddialarını Anayasası’nda barındıran bir ülkeyle hangi gerekçeyle ve hangi saiklerle, hangi ad altında protokolleri Zürih’te imzaladınız.

Bakınız, bu protokoller, geçtiğimiz Parlamento döneminde kadük hâle gelmişti ama şimdi, bu protokoller, 22/09/2011 tarihinde tekrar Parlamento Dışişleri Komisyonunun gündemine yeniden sevk edilmiştir. Dolayısıyla burada bir samimiyetten… Gerçekten de işgalci bir ülkeyi cesaretlendirmek anlamına gelen bu uygulamalardan vazgeçilmesi gerekir ve bu protokoller bir an önce bu Dışişleri Komisyonunun gündeminden geri çekilmelidir. Bu, aynı zamanda Hükûmet açısından da bir samimiyet testi anlamına gelmektedir ki, biraz önce, konuşmalarda ifade edildi.

Değerli milletvekilleri, bakın, bu Hocalı katliamında o tarihler itibarıyla Karabağ, Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin yönetiminde bulunan gerek Koçaryan gerekse şimdiki Ermenistan Başkanı Sarkisyan’ın çeşitli ifadeleri var. Bizatihi Sarkisyan’ın ifadesi şudur: Diyor ki: “Hocalı’ya kadar Azerbaycanlılar bizim sivil halka dokunmayacağımızı ya da şaka yaptığımızı zannediyorlardı, biz Hocalı’da şaka yapmadığımızı Azerbaycanlılara ve bütün dünyaya göstermiş olduk.” Yani yaptıkları, kadın, çoluk çocuk demeden yüzlerce, binlerce insanı katlettikleri yetmiyormuş gibi bir de bunu bir iftihar vesilesi gibi ortaya koyan, gündeme getiren bir yaklaşımın sahibidir bugünkü Ermenistan idarecileri ve maalesef, geçmişte biz bunlarla birtakım protokoller imzalamak suretiyle ve yine maalesef Sayın Cumhurbaşkanı bir “maç diplomasisi” adı altında karşılıklı ziyaretlerde bulunmuşlardır.

Bu vesileyle, değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu Hocalı ve Azerbaycan’la ilişkilerimiz üzerindeki bazı görüşlerimizi, daha doğrusu önerilerimizi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birincisi, Ermenistan silahlı unsurları, Karabağ etrafındaki yedi rayondan ön şartsız olarak geri çekilmeli ve burada Azerbaycan egemenliği yeniden tesis edilmelidir.

İki, Yukarı Karabağ'ın işgal ve esaret altına alınmasından sonra mülteci ve göçmen durumuna düşen soydaşlarımızın evlerine dönmesi, topraklarına kavuşması ve zararlarının ödenmesi mutlaka temin edilmelidir. Karabağ meselesinin çözümü amacıyla kurulan Minsk üçlüsünün yıllardır süreci oyalamaktan, sündürmekten ve küresel güç merkezlerinin karşılıklı stratejik avantajları ve hedefleri uğruna Karabağ'ı alet etmekten başka bir işe yaramadığı üzeri bastırılamayacak bir gerçektir. Bu itibarla, yeni bir Keşmir vakasına neden olmamak için, en başta ülkemiz olmak üzere, bölgesel  aktörler ve taraflar inisiyatif almalı ve sürece müdahil olmalıdır. Diyebilirim ki, Yukarı Karabağ huzura ermeden, Hocalı’nın gözyaşları silinmeden hiçbirimize huzur ve rahat yüzü yoktur. Kim ne yaparsa yapsın, hangi oyun ve senaryoya başvurursa vursun Allah’ın izniyle Hocalı da, Dağlık Karabağ da Azerbaycan’ın bir parçası olarak kalacaktır, bir parçasıdır ve öyle de kalmaya devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, Türk milletinin adını soykırımla yan yana getirme arayışında olanlar ve 1915 olaylarıyla ilgili hesap sormaya cüretkâr bir şekilde yeltenen mihraklar tarihî gerçekleri saptırmayı bıraksınlar da önce Hocalı’nın pişmanlığını göstersinler ve Hocalı’da yaşanan vahşiliği itiraf etsinler. Taşnak terörünün içimize sızan parçaları, aziz milletimizi soykırımcı görme ve gösterme konusunda özel talimatlı çevreler, özellikle mesajım sizleredir: Şayet hâlâ insanlıktan tümüyle azade değilseniz, vicdanlarınız bütünüyle nasır tutmamışsa Hocalı’nın hakkını teslim edersiniz, 21’inci yüzyılın en hunhar saldırısını siz de şiddetle kınarsınız. Bize göre, Hocalı’nın hakkını vermek, acısını derinlerde duymak için önce ahlak ve millî vicdan gerekmektedir; yine kutlu tarihimizle iftihar etmek, ceddimizle övünmek lazımdır. Dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun “Ben Türk’üm.” diyen birinin kaygısını, tasasını ve bahtiyarlığını kalplerde hem hissetmek hem de taşımak icap etmektedir. Türk milletinin her ferdi, bu büyük tarihî kudrete mensup olmaktan kıvanç duyan her kişisi bizim için makbul ve yeri doldurulamaz muazzam bir değerdir. Biz, bu yolla coğrafyalarla sınırlı olmayan, dar alanlara sıkışmamış bir millet ruhuna ve şuuruna şükürler olsun ki sahip olduk ve bununla bütünleştik. Nitekim, Hocalı’nın acısına Ankara’da ağlayamıyorsak, Bosna’nın zulmüne Edirne’de direnmiyorsak, Doğu Türkistan’ın çilesini Yozgat’ta mesele yapmıyorsak, Ötüken’in esintisini İstanbul’un yedi tepesinde karşılamıyorsak ve Mekke’nin çağrısını bağrımıza basamıyorsak, lütfen söyleyiniz, biz nasıl ayakta kalırız ve nasıl millet olarak devamlılığımızı sağlarız?

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, bir kere daha, Hocalı’da yaşanan katliamı, vahşeti kınıyor, bu katliamda hayatını kaybeden Azerbaycanlı kardeşlerimize Cenabıallah’tan rahmet, Azerbaycan halkına bir kere daha başsağlığı ve sabır dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ATİLA KAYA Tarafından Yapılan Meclis Konuşmaları

ADALET BAKANLIĞI BÜTÇE KONUŞMASIADALET BAKANLIĞI BÜTÇE KONUŞMASI12 Aralık 2012Detay İçin Tıklayınız
Hocalı katliamının yıl dönümü münasebetiyle İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine göre gündem dışı söz talebi

Sarkisyan Diyor ki: “Hocalı’ya kadar Azerbaycanlılar bizim sivil halka dokunmayacağımızı ya da şaka yaptığımızı zannediyorlardı, biz Hocalı’da şaka yapmadığımızı Azerbaycanlılara ve bütün dünyaya göstermiş olduk.”

28 Şubat 2012Detay İçin Tıklayınız
Cumhurbaşkanlığı Bütçesi

103’üncü maddesi gereğince, görevini tarafsızlıkla yerine getirmek için namusu ve şerefi üzerine ant içen Cumhurbaşkanının 2014 sonrası için AKP Genel Başkanlığına yakıştırılması ve bu doğrultuda kamuoyu oluşturulmaya çalışılmasının hiçbir kesim tarafından yadırganmaması tavrımın haklılığını teyit etmektedir.

09 Aralık 2011Detay İçin Tıklayınız