OKTAY VURAL

Meclis Konuşması : 16 Şubat 2012

Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi16 Şubat 2012Belge Sahibi :
 
OKTAY VURALİZMİR Milletvekili
Detay İçin Tıklayın

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, yüce heyeti ve değerli milletvekillerini, Sayın Başkan sizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bugün görüştüğümüz konu, gerçekten önergeyi verenin ismiyle Özel, hedefiyle özel, özel bir amaçla verilmiş bir kanun teklifini Anayasa’ya aykırı bir şekilde görüşüyoruz. Bunun hangi amaçla, kimin için verildiğini, hangi hukuk dışı eylemleri kamufle etmek amacıyla verildiğini bütün milletimiz açıkça biliyor.

Bu bakımdan, Sayın Başbakana verilen... Ki burada Sayın Başbakana geçirdiği ameliyattan dolayı yine, Cenabıhak’tan şifalar diliyorum, gerçekten. Ama biraz önce Özcan Yeniçeri’nin okuduğu Sultan Süleyman, Kanuni Sultan Süleyman’ın bir lafı var “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.” diyor.

Aslında bugün tartıştığımız konu, devlet dediğimiz, halk için muteber bir nesne olması gereken devletin, muteber dışına çıkartıldığı bir süreci yaşıyoruz. Gerçekten, bugün bu tartışma, bir bakıma bir turnusol kağıdı. Bu tartışmayı, bu kanun teklifini getiren süreçler, bu kanun teklifiyle hedeflenen amaçlar, yapılmak istenler, aslında doğrudan doğruya halk için muteber bir devletin olmadığını ortaya koyan ve bugün, hep beraber, birlikte bu Mecliste namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ettiğimiz değerleri nasıl yozlaştırdığını, yok saydığını göstermesi bakımından son derece önemlidir.

O bakımdan söylenen sözler, yapılanlar bir silsile içerisinde takip edilmeli ve bu noktada gerçekten son derece önemli gördüğüm, henüz daha bugün, değerli arkadaşlarım, bugün, AKP Grubu adına ve Hükûmet adına işkenceyle ilgili, hukuk dışı eylemlerle ilgili verilmiş bir araştırma önergesine verilen cevaplar ve bugün, sizlerin vicdanlarınızla değerlendirmeyi umduğum kanun teklifinin amaçlarını dikkate aldığımız zaman ne kadar büyük çelişkiler içerisinde olunduğunu gösterir.

Bakınız, AKP adına konuşan Değerli Milletvekili Sayın Mehmet Naci Bostancı diyor ki: “Eğer bir ülkede siyasi otorite kendinden menkul bir meşruiyet iddiasıyla hüküm ferman oluyor ise orada eziyet, işkence vardır. Bürokratik vesayetin olduğu bir yerde halkın rızası, yapılıp edilenlerin şeffaf bir şekilde ortaya konulması, kamu otoritesi ile halk arasındaki ilişkiler açık, anlaşılır ve şeffaf bir şekilde olmaz.” Değerli arkadaşlar, aslında, bugün, bürokratik vesayetin odağında nasıl bir kanun teklifi geçirildiğini ve AKP adına konuşan bürokratik vesayetten bahsedenlerin bugün, nasıl Türkiye’yi bir bürokratik vesayete, hukuk dışılığa, ferman devletine götürdüğünün örneğini burada gayet rahatlıkla görüyoruz. “Sen kimsin, kimliğini göster, neyi temsil ediyorsun, niçin böyle bir muamele yapıyorsun?” diye artık söz hakkı olmayacak.

Bakın, AKP adına konuşan Sayın Suat Kılıç diyor ki: “Kuşkusuz, önemli olan şudur, mühim olan, bazı kamu görevlilerinin kanundan aldıkları devlet yetkisini kullanırken hukuk dışına çıkmaları hâlinde idare -yani siz ey Bakanlar Kurulu- bu insan hakkı ihlalleri işkence ya da kötü muamele örneklerini himaye mi etmektedir, hukukun önüne mi çıkartmaktadır?”

Şimdi, işte, bugün Suat Kılıç diyor ki: “Eğer hukuk ihlalleri varsa, bunlar hukukun önüne çıkartılmıyorsa işkence, eziyet vardır.” İşte, bugün geldiğimiz bu noktada, aslında idare eğer bunları yargı önüne çıkartıyorsa, hâkim huzuruna getiriyorsa, hukuka teslim ediyorsa, hesabını soruyorsa, ortada bilinçli, istikrarlı bir iyi niyet ve hukuki duruş var demektir. O zaman, çıkartmadığınıza göre, iyi niyetli bir duruşunuzun, istikrarlı bir duruşunuzun olmadığını kendi ifadelerinizle burada ortaya koyuyorsunuz.

Cenabıhak kimseyi kendi sözleriyle imtihan etmesin. Biraz önce Hükûmet adına konuşanlar, AKP Grubu adına konuşanlar, bürokratik vesayetten bahsedenler, hukuka bağlı olmaktan bahsedenler, hukuk ihlallerinin yargı önüne çıkartılmasından bahsedenler, bugün hukuk ihlallerini yargının gündeminden kaçırtmak istemektedir.

Aslında fazla söze gerek yok. Dolayısıyla, sizlerin ifadelerinizin, “hukuk devleti”, “ileri demokrasi” ifadelerinin, “Darbeye karşıyız.” ifadelerinizin aslında içi boş bir ifade olduğunu gösteriyor.

Şimdi, bir olayı konuşuyoruz. Aslında böyle bir olayı konuştuğumuz zaman hangi süreçler bizi buraya getirdi, bunları tahlil etmemiz lazım.

Değerli milletvekilleri, burada biz muhalefet partisi olarak konuşuyoruz ama, hepimiz bu millete sorumluyuz. Hepimizin şu Anayasa çerçevesinde görev yapmamız lazım. Hepimiz hukukun üstünlüğüne namus ve şeref sözü verdik.

Dolayısıyla, ben, burada görüşmeleri ve konuşmalarımızı, vereceğiniz kararlarınızı, öncelikle sizin Türk milletinin vicdanının tecelli ettiği bir yerde milletvekillerinin vicdanına tevdi ediyorum. Bugün bu vicdan muhasebesini yapmak, sorumlusu olduğumuz, kendilerine karşı sorumlu olduğumuz milletimize ve bu devletimize karşı görevimizdir.

O bakımdan, buradaki değerlendirmeleri bir iktidar-muhalefet değerlendirmesi şeklinde ele alıp bu çerçevede değerlendirmenin milletvekili sıfatıyla tam manasıyla bağdaşmayacağını ifade etmek istiyorum.

Bakın, burada konuştuğumuz bu konuya gelen süreçleri iyi tahlil edelim.

Değerli arkadaşlarım, bu sürece getiren, bu noktalara getiren süreçler aslında “Türkiye’de terörle mücadelede bugüne kadar uygulanan tedbirler başarılı olmadı, siyasal bir çözüm bulmamız gerekir.” diyen birtakım kılavuzların, iç ve dış kılavuzların ekseninde Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve milletinin yeniden tanımlanmasına kadar götürebilecek bir teşhisten sonra bunlar gelmiştir ve böyle bir siyasal çözüm arayışı netice itibarıyla, bölücü terör örgütünün talepleri doğrultusunda adım atılmasına, terör örgütüyle ilişki içerisine girilmesine, terör örgütünün muhatap alınmasına ve terör örgütünün istekleri doğrultusunda açılım politikalarının getirilmesine kadar bir süreç geldi.

Bakın, bu konularla ilgili geldiğimiz zaman, müzakereler yapılması konusunda ifadelerde bulunduğumuz zaman bunları reddettiniz ama  sonra ortaya çıktı ki, müzakereler yapılıyor ama siz milletin huzurunda reddettiniz. Müzakereler yapıldıktan sonra “Devlet görüşür, Hükûmet görüşmez.” dediniz, Genelkurmay Başkanı “Oslo görüşmelerinden bizim hiçbir haberimiz olmadı.” dedi, bunun devlet katında bir görüşme olmadığı ortaya çıktı. Ahmet Davutoğlu “Bu bir siyasi talimatla olmuştur.” diyerek adresin Hükûmet olduğunu ortaya koydu. Körle yatan şaşı kalkar. Hatta bazı kılavuzlarınız şunu söyledi: “Şeytanla bile görüşürüz.” Şeytanla bile görüşenler, sonuçta, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, birtakım kesimlerin resmî ideoloji olarak dediği ama bu devletin ve milletin temel dayandığı hususları, kimliğini, bütünlüğünü, göz ardı eden ilişkilere girdi.

İşte, aslında bugün görüştüğümüz konunun perde arkasında bu yanlış teşhis vardı ve böyle bir yanlış teşhis sonucunda böyle bir müzakere süreci oldu; reddettiniz. Kayıtları çıktı; “Efendim, bunlar başkalarının uydurmasıdır.” diye söylediniz. Karda yürürken izinizin belli olmayacağını gösterdiniz ve bütün bunlarla birlikte şeytanla bile yapılan görüşmeler sonucunda, şeytanla yapılan görüşmenin protokolleri yansımaya başladı. “Protokoller var” dendi. Sayın Başbakan dedi ki: “Hayır, yok böyle protokoller.”

Şimdi görüyoruz, bakıyoruz ki, KCK soruşturması çerçevesinde ortada protokoller var. Hakem devletler var ve bütün bu süreçler aslında değerli arkadaşlarım, birer iddiayla, iddialar bunlar. Bu iddiaların doğru olup olmadığını kim tayin edecek?

Şimdi, böyle bir süreç içerisinde değerli arkadaşlarım, MİT ile daha doğrusu “Başbakanın özel temsilcisi sıfatıyla götürülen heyette…” Türkiye’nin anayasaya sokulması, ikinci dil olarak Kürtçenin Anayasa’ya girmesi, “Demokratik Çözüm İlkeleri Taslağı” adı altında üç tane protokolün kabulü, Öcalan’a ev hapsi, ondan sonra af getirilmesi, KCK tutuklularının serbest bırakılması gibi birçok iddialar var. Bu iddialar doğru mu, değil mi?

Değerli arkadaşlarım, böyle birtakım iddialar, hukuk dışı, Anayasa dışı birtakım iddiaların doğru olup olmadığına ilişkin sorgulaması gereken kimdir? Şimdi, Sayın Bakan buradan söylüyor: “Suç yok, vazife vardır.” Devletin görevi, bu milletin birliğini ve bütünlüğünü bir terör örgütüyle müzakere etmek midir?

Bakın “Devletin temel amaç ve görevleri” şunlardır deniliyor 5’inci maddede.  “Türk milletinin bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak.” Şimdi, böyle bir süreç içerisinde siz kalkıp da “Suç yok, vazife var.” demek suretiyle hukuk dışı, Anayasa dışı birtakım eylemleri meşru gösterirseniz, o zaman, devletin kendisi, dibine dinamit koyuyor demektir. Bu bakımdan, bu ilişkiler çerçevesinde iddia edilen hususlar vahimdir. Diyarbakır’da sırtında bomba yüklü olarak emniyete giren, girmek isteyen birisinin kamu görevlisi olduğu söyleniyor. Belediye otobüsüne molotofkokteyli atan KCK üyesiyle ilgili iddialar var.

Şimdi, bütün bunlarla ilgili bakıldığı zaman, bu vahim iddiaları doğrudan doğruya devletin üzerinde bir suçmuş gibi kabul etmeniz, aslında, devleti yok saymanız demektir. Bu yönüyle bakıldığı zaman, PKK’yı devletin kurduğuna, devletin birtakım birimleriyle ilişki içerisinde olduğuna dair bu kürsüde birtakım ifadelerde bulunanların, aslında, meğer, KCK’yla ve PKK’yla ilişki içerisinde olduklarının üstünü örtmek için bunları yaptıkları gayet açık ve net ortaya çıkmıştır.

İşte, bugün geldiğimiz bu noktada, demokratik özerklik statüsünün sağlanması… Değerli milletvekilleri, bunlar yenilir yutulur iddialar değil. Allah için, eğer siyasi irade “Ben bunların arkasındayım.” diyorsa, çıksın, yüreklice desin ki: “Evet, ben özerkliği, özerk Kürdistan’ın kurulmasını, Kürtçenin resmî dil olmasını ben istedim. Bu benim siyasal düşüncemdir.” desin. Devleti bu işe niye müdahil ettiriyorsunuz? Devlet görevlileri üzerinden niye siyaset oluşturuyorsunuz?

O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada, devletimizin temel vasıflarına aykırı bir şekilde, bir terör örgütüyle müzakereler yapıldığı iddiası, hukuk dışı müzakereler yapıldığı, bununla yetinmeyip bir terör örgütünün yönetilmesi, kurulması gibi birtakım ilişkilere girildiğine ilişkin bir kanaat var. Eğer siz bu kanunla bunun üstünü örterseniz devlet töhmet altında kalacaktır. O bakımdan, bugün bizim korumamız gereken değer devletin hukuk dışı birtakım iş ve eylemlere giremeyeceğine ilişkin, halk nezdinde muteber bir devlet olduğuna ilişkin kanaati güçlendirmektir. Bu yaptığınız, devlet yönetimi açısından da, bu devletin temelleri ve Anayasa açısından da sorgulanması ve soruşturulması gereken hususlardır.

Bunun dışında, Türkiye’de birçok ifadelerde bulundunuz. “Darbe planları var. Şunlar var, soruşturulmalı. Herkes hesap vermeli.” dediniz, e, biz de diyoruz. Planlar hazırlanmışsa, PKK’yla beraber, birlikte bu milletin birlik ve bütünlüğüne bir plan hazırlanmışsa -var mı, yok mudur- kim varsa hesabını çıksın versin. Niye kaçıyoruz bundan? Kimi kaçırıyorsunuz? O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada birtakım üst düzey kamu görevlilerinin hesap vermesini “ileri demokrasi adı” altında meşru görenler, bugün geldiğimiz bu noktada, maalesef, kendi kamu görevlilerine verdiği talimatlar doğrultusunda görev yapanları hukuktan kaçırıyor. Nerede kaldı hukukun üstünlüğü, nerede kaldı değerli arkadaşlarım? Bir hukuk yaptık. Diyor ki MİT Yasası: “Anayasa’daki devletin bütünlüğünü, ülke bütünlüğünü korumakla görevlidir, bunun dışında görev verilemez.”; MİT Kanunu’nun 4’üncü maddesi. Bunun dışında görev verilemez ise, yapılan görev de bu görev çerçevesindeyse, bu durum da Hükûmet bu görev dışında kamu görevlilerine talimat vermiş olduğuna ilişkin bir delildir. Burada illiyet bağı kurulmuş oluyor. Eğer siz gerçekten Türkiye'nin bütünlüğüne yönelik bir talimat vermemişseniz, böyle bir hukuk arayışı içerisinde değilseniz bu koruma ve kollama niye? Zaten 26’ncı maddede “Görevi sırasında yapılan işlerden dolayı Başbakanın iznine tabidir.” diyor. O zaman, siz, demek ki devletin birtakım görevlilerine siyasi görev vermişsiniz. Bu siyasi görev çerçevesinde Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü hakem devlet eşliğinde değerli arkadaşlarım, hakem devlet eşliğinde bunların müzakeresini yapmışsınız, protokoller hazırlanmış ve PKK yerine de KCK gibi bir paralel devlet yapılanmasının önünü açmışsınız. 2005’te kurulmuş, 2009’a kadar önünü açmışsınız. Ki, Öcalan’ın “Üçüncü aşama” dediği husus da: “Demokratikleşmenin yasal adımları atıldıkça tekrar silahlara başvurmanın zemini kalmayacaktır. PKK da KCK faaliyetlerinin yasallık kazanmasıyla siyasallaşacaktır.” İşte bu girdiğiniz denklem, PKK’yı siyasallaştırma denklemiydi. Siyasal bir çözüm bulmak için KCK’nın planlamasına izin verdiniz, paralel devlet uygulaması yaptınız ama büyük Türk milleti bu oyunun farkına vardı. Milliyetçi Hareket Partisi bu politikaları deşifre etti. Eğer gerçekten bu politikalarla ilgili verdiğiniz talimatlar doğrultusunda adım attırma konusunda bir fırsat bulsaydınız, biliniz ki bu protokolleri Meclise getirecektiniz. Ama biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu oyunu gördük, bunu deşifre ettik. Deşifre ettiğimiz zaman AKP’ye oy veren vatandaşlarımızın kahir ekseriyetinin reddettiği bu pis ve kirli pazarlık karşısında tepki kondu, tepki konunca U dönüşü yapmak zorunda kaldınız. İşte, işin özü odur.

O zaman, Hükûmet, burada şunları açıklamalıdır: Eğer Bekir Bozdağ “Vazife vardır.” diyorsa bu vazifeyi hangi tarihte, hangi amaçla, hangi çerçevede, kime verdiğinizi çıkın açıklayın yüreklice. Bakın, burada size açık bir teklifte de bulunuyorum: Eğer bu görüşmelerin yapılması konusunda Hükûmetin talimatı var ise, ki siz bu eylemle var olduğunu söylüyorsunuz, gelin kapalı oturum yapalım, öğrenelim bunu. Ne amaçla bu görevlileri oraya gönderdiniz, bu insanlara talimat veren kim, hangi amaçla vermiş, bunları gelin kapalı oturumda açıklayın. Böyle muğlak kanunların arkasına saklanmaya gerek yok, yüreklice çıkın söyleyin: “Biz talimat verdik, kamu görevlilerine biz talimat verdik.” (MHP sıralarından alkışlar) Niye onları ataşe atıyorsunuz? Tehdit mi ediyorlar? “Yargının karşısına gidersek kimden talimat aldığımızı söyleriz.” herhâlde diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Dolayısıyla bugünkü kanun aslında devletimizin ve milletimizin önünde kurulan tuzakları gösteren bir süreç. Hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, devletin hukuka bağımlı olması gibi yüksek değerlere sahip bir Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu göstermenin zamanıdır. Gelin hep beraber, birlikte -hukukun üstünlüğüne yemin ettik, hukuk devletine yemin ettik- bürokratik oligarşiye hayır diyelim. Devletin ve kamu görevlisinin gücünü alıp bize tuzak kurmak isteyenlere karşı siyasi partilerin izlenmesine, dinlenmesine karşı gelin hep beraber birlikte hukuku savunalım. O bakımdan bugün sizlerin vicdanlarına sesleniyorum, bu kanun teklifine “hayır” demenizi istirham ediyorum. Ayrıca da Hükûmetten ve AKP Grubundan bu kanun teklifini ivedilikle çekmesini de Milliyetçi Hareket Partisi olarak istiyorum.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL Tarafından Yapılan Meclis Konuşmaları

Oktay VURAL: Yabancılara Toprak Satışı

MHP GRUP BAŞKANVEKİLİ OKTAY VURAL'IN YABANCILARA TOPRAK SATIŞIINA  İLİŞKİN   TBMM GENEL KURULUNDA YAPTIĞI KONUŞMA

03 Mayıs 2012Detay İçin Tıklayınız
Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi

Aslında bugün tartıştığımız konu, devlet dediğimiz, halk için muteber bir nesne olması gereken devletin, muteber dışına çıkartıldığı bir süreci yaşıyoruz

16 Şubat 2012Detay İçin Tıklayınız
Nükleer Terörizmin Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı

İktidar ve muhalefet görev bölümünü yapmak suretiyle, karşılıklı saygıyla, sözümüzü de esirgemeden, yetkimizi de başkasına devretmeden bu milletin kürsüsünü etkin bir şekilde kullanacağımızı ifade ediyorum

15 Şubat 2012Detay İçin Tıklayınız
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi

Parlamentonun verimli çalışması dengesi oluşturulur ve bu çerçevede, inşallah hepimizin beraber uygulaması gereken İç Tüzük’ü kendi irademizle, isteğimizle beraber ve birlikte geçiririz

03 Şubat 2012Detay İçin Tıklayınız
Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı

MHP olarak “Yahu hiç olmazsa seçilmiş olan Cumhurbaşkanının bu Anayasa çerçevesindeki süresini dikkate alın, adamı azletmeyin.” dedik ve bununla ilgili kanunu da 16 Ekim 2007’de çıkarttık da mevcut Cumhurbaşkanını te

19 Ocak 2012Detay İçin Tıklayınız
Şırnak Uludere’de 35 vatandaşımızın hayatını kaybetmesiyle ilgili İç Tüzük’ün 59’uncu maddesine göre söz talebi

Bir terör örgütüyle bizim dağda polisimiz, askerimiz mücadele ederken, o terör örgütünün kurşunlarını aldığı sigara, akaryakıt kaçakçılığıyla mücadele edilmiyorsa, o zaman bizim askerimiz, polisimiz, öğretmenimiz, yem olarak mı kullanılıyor? 

03 Ocak 2012Detay İçin Tıklayınız
2010 Yılı Kesin Hesap Kanunu 6. Maddesi üzerindeki konuşması

Bir asgari ücretlinin vergi almamak için dört çocuk sahibi olması lazım. Ne yiyecek, ne içecek bu çocuklar?

20 Aralık 2011Detay İçin Tıklayınız
2012 Bütçesi 30. maddesi üzerindeki konuşması

İsviçre’de siz istediğiniz gibi mal mülk alamazsınız, İspanya’da da alamazsınız, sınırları vardır. Birçok ülkenin kendi özelliklerine göre sınırları vardır

19 Aralık 2011Detay İçin Tıklayınız
Kısa Konuşma

Oktay Vural:  Teröre, şiddete ve bölücülüğe karşı demir yumruk olalım

15 Temmuz 2011Detay İçin Tıklayınız